ÖNCE PARTİ Mİ YOKSA DEVLET Mİ?
Hep birlikte olduğumuzda; ne idik, nerelere geldik ve de ne olacağız diye hep düşünürüm!
Kendi adıma değil ama çocuklarım/ torunlarım bulunduğu için, ülkemin güzel insanlarının, yani gelecek neslimizin insan gibi yaşaması için, devletimiz ve geleceğimiz adına hep karamsar olurum!
İnşallah ben yanılırım.
***
İşte siyaset, işte sorum!
Önce parti mi, yoksa devlet mi diye?
Bakıyorum bu durum kimseyi ilgilendirmiyor ve hiç kimsenin de umurunda değil, her kes kendi âleminde, o zaman ben de kendi düşüncelerimi yazıp okurlarımızla paylaşmak amacıyla bir şeyler yazmaya ve paylaşmaya gayret ederim diyorum ve böyle de yapıyorum.
Fazla detaya girmeye gerek görmüyorum ama hoş bir fıkrası olan “fincancı katırlarını ”anımsayarak da hiç kimseyi ürkütmemeye dikkat ediyorum!
Aman ha?
Hepsi bu!
Oysa bu böyle mi olmalı?
Tabii ki olmamalı.
İnsan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce ve söylem özgürlüğü, seçme ve seçilme hakları…
Doğruluk ve adalet…
Bunlarsız olmaz, “bunlar olmazsa olmazlardandır” diyebilen her kesin konuşması/yazması/yorumlara katılması gereklidir diyorum!
Ama bakıyorum ki her kes yine kendi âleminde!
O zaman kendimce yola devam diyorum!
***
Önceki yıllar yapılan yerel seçimlerde, adaylar bağlı bulunduğu veya sempati duyduğu partiye aday olabilmek için müracaatını yapar, olmazsa bağımsız olarak aday olur, kamuoyu ile paylaşıp aslanlar gibi çalışırlardı.
Ve ortalık adayların çokluğu ile şenlenirdi.
Şimdi ise seçim öncesi bu yapı artık ortada yok.
Çünkü her kes adeta kapı dibi bekler veya dinler gibi konuma geldi desem yeridir!
Çünkü demokrasi denilen kavram, siyasi partilerin demokratik yaptırımlarından/uygulamalarından çıkmış ve büyük patronların iki dudağı arasına yerleşmiştir!
Bu böyle olunca da, adayları belirleyecek olan seçilmiş örgütler, yani İl ve ilçe yönetimleri de geri plânda bırakılmış, hatta onlar da kim oluyor bakışı içersinde yandaş veya candaş kurultay delegelerince tüzükçe şutlanmış…
Ve aday tespitleri, “adeta masallardaki Kaf dağındaki gibi bulunan” bir dudağı yerde, bir dudağı gökte olan büyük patronların eline teslim edilmiştir!
Hayırlı osun ağalar!
Siyaset dediğin işte bu!
Deyin gali, bu tür partiler artık sizin.
Kafanıza göre de esin.
Aslında örgüt falan gibi yapıları da ortadan kaldırırsanız daha iyi olacak hani?
Nasılsa ha varlığı, ha yokluğu?
Hiç de zor değil hani, alt tarafı bir yasa, tamam.
Bu kadar basit!
***
Şimdi bir kez daha soralım bakalım!
“Önce parti mi yoksa devlet mi” diye?
Var mı buna cevap veren?
Vallahi yine görmek mümkün değil.
Ama bu günlerde uygulamaların ve öyle bakanların hepsi de “önce partim” der gibi!
Çünkü önce partiyi sağlam bir şekilde ele geçirecekler, sonrası da Allah kerim deyip yola devam edecekler!
Hem de yıllarca?
Tabii ki demokrasi ve insan haklarını da tatile çıkararak!
***
Şimdi sözün gelişi en güvendiğimiz bir partinin yani CHP’nin uygulamasına bir bakalım.
Çünkü başka/başka partileri ele almak ve eleştirmek bana düşmez!
Çünkü büyük yazarlar var!
Köşe yazan akademisyenler var, yazılarıyla dünyayı sarsan!
Bu görev onlara düşer, onlardan bekleriz.
Ama enteresandır ki onlardan da pek “çıt yok çıt”!
Yazık!
Vallahi de yazık!
Eh bizim gibi demokrasi arayan kitleler veya kafası az çalışanlar da her nedense hep bunları arar dururuz gali.
O nedenle yazımıza örnekleme yapmak için de, CHP’yi ele alıverelim dedik!
Hani 30 yıl kadarcık hizmet verdik ya?
Belki bir şeylerden anlarız, gördüklerimiz vardır, bildiklerimiz vardır, yaşadıklarımız vardır, acaba faydamız olur mu diye?
Hani Hak/hukuk/adalet için falan da yürüdüler ya?
İşte burada demokrasi falan gibi bir faktör var mı/yok mu diye şöyle yandan bir süzelim dedik?
Dedik, baktık ve gördük ki..!
Ne gördük dersiniz?
Burada da yokmuş!
Ne varmış?
Muharrem İnce’ci varmış!
Başka ne varmış?
Muhalefet varmış!
Vay /vay/vay!
Hani büyüklerimiz hep derdi ya;” üzüm üzüme baka/baka kararır” diye?
Vallahi bunlar da kapmışlar ve kararmışlar gibi!
Yazık!
Hem de böyle zeminde ve zamanda?
Ortalık inim/inim inlerken!
İşsizlik/ pahalılık/ adaletsizlik/hukuksuzluk/Enflâsyon/Devalüasyon falan derken!
Helâl olsun size be!
Sanki bu totaliter yapıyı kapan kapana be kardeşim?
Doğru mu?
Doğru tabii ya!
İşte o zaman bizler gibi sivri zekâlıların istekleri de ortadan kalkar rahatlayıverirsiniz olur biter.
Ne imiş öyle?
Yok, ön seçimmiş, yok, örgütler bazında temayül yoklaması falan?
Ne gereği var?
Kafanıza göre gazlayın gitsin!
Zaten istediğinizi vekil yapıp hastaneden çıkartıyor, istemediğinizi de dam evine koyduruyorsunuz!
İddia imiş/seçim kazanmakmış, ne işinize?
Biriniz %22 oy alın yetinin, başarılıyız diye tepinin!
Diğeriniz %30 küsür alın, bu da yetmez deyin yine tepinin!
Devlet tek elden yönetildiğine göre, sizler de ne duruyorsunuz ki?
Demokrasi, insan hakları, düşünce ve söylem özgürlüğü, seçme ve seçilme hakları!
Ne imiş ki?
Gelin bize gelin oy isteyin ama bir daha ki sefer/ gelecek şafakta gelin emi?
***
Bitti mi?
Bitmedi.
Durun bakalım ana konuya daha yeni geldik kardeşim.
Bu o kadar kolay iş değil ki?
Şimdi de edindiğimiz yeni bilgilerle devam ediyoruz.
Afyonkarahisar CHP il Yönetim Kurulu istifa etti!
Etti!
Neden?
Ben bununla ilgili fazla detaya girmek istemiyorum ama bana ulaşan bilgiler ışığında, adı belli birinin, genel merkezle paslaşarak önce parasal anlamda sıkıntı yarattığı, tezat ve yanlış fikirler ilettiği, İli zora düşürdüğü, bunların da Muharrem İnce’ci veya muhalif olduğu söylenme yapıları falan gibi...
Detayı fazla ama istifa eden il başkanı bunu anlatabilir, en iyisi bu.
Tabii ki sorulursa!
Ama ne mümkün?
Bu durumda ne adına görev yapacaksınız ki?
Ayrıca hem genel merkeze, hem de il içersinde tam bir bölünme/ötelenme yapısı!
İl yönetiminin istifa sonrası atanan komisyonun tüzük gereği seçime götürmesi gerektiği ve bunun resmi yazısının yazıldığı…
Ama seçime gidildiği zaman bu il seçiminin Kılıçdaroğlu yanlılarının kazanamayacağı düşüncesi ve suflesi…
Bunu ekarte edebilmek içinde, tüzük nasıl delinir formülünün devreye sokulması…
Yani İnce’cilere karşı ince formüller falan!
Tüzük gereği seçimlere 6 aydan fazla bir süre varsa seçime gidilir, ibaresinin önemini yitirmesi için belirli süre beklenmesi ve süre 6 aydan aşağı düştüğü zaman da, atanan komisyonun istifa ettirilip yerine yeni bir yönetimi atanması…
Bu kadar basit!
Yani seçime gerek yok bakışı.
Ne güzel değil mi?
Hem kolay, hem basit!
İşte bu olay, o yukarıda sorduğumuz sorunun “Önce parti” olayının olduğunun da somut bir örneği olarak açığa çıkmasıdır!
Bu son derece üzücü ve tasvip edilmeyen bir uygulamadır.
Çok yazık!
Şimdi soruyorum?
Bu muharrem İnce’ci dedikleriniz CHP üyesi değil mi?
Bunlar bize muhalif dedikleriniz, CHP’nin seçilmiş yönetim kurulu üyeleri ve onları destekleyenleri değil mi?
Bunlar bu zamana kadar aileleriyle birlikte CHP’yi savunan ve oy veren insanlar değil mi?
Yazıklar olsun sizin anlayışınıza ve bakışınıza?
Ama bu tezgâhı hazırlayan, genel merkeze yalan/yanlış bilgi veren, insanları birbirine düşürmeye ve ötelemeye çalışan zihniyet gelecekte başarılı mı olacak zannediyorsunuz?
Asla!
Biz neler/neler düşünüp, üzerimize düşeni yapmaya çalışırken, elin insanı bakın görün neler yapıyor?
Bunlar mı bu vatanı/milleti kurtarıp refaha çıkaracaklar?
Hadi canım sende.
Bunlar çıkar kavgacısı çıkar!
Bunu bütün Türkiye’nin bilmesini sağlamak için elimden geleni yapacağım.
Bu CHP böyle mi olmalı kardeşim?
M. Kemal Atatürk bu partiyi böyle amaçlarla mı kurdu?
“Benim iki büyük eserim var. Biri Cumhuriyet rejimi, biri Cumhuriyet Halk Partisidir” dediğini bilmiyor musunuz?
Bu oyları sizler değil, Mustafa Kemal’in kurduğu parti alıyor, onun ilkeleri alıyor, bunu biliyor musunuz?
Daha önceleri Sayın Kılıçdaroğlu deyip alkışlıyorduk, koşturup sizlere destek veriyorduk!
Hem de yıllarca.
Ama olmadı!
Olmuyor!
O nedenle değişim diyoruz.
Suç mu bu kardeşim?
En doğal hak değil mi?
9 kere seçime girmiş, hepsinde kaybetmiş ama yönetim için hala direnen ve bu tür uygulamalara yönelenleri bir kez daha kınıyorum, yazık.
Mustafa kemal Atatürk’e ve kurmuş olduğu partiye, ilkelerine/yaptıklarına/duruşuna/bakışına inancım/ inancımız tamdır ve asla bitmeyecektir!
Ama sizlere destek yok kardeşim. Kusura bakmayın.
30 yıl hizmet verdik dediğim doğrudur!
Ama bu günleri görmek için değil?
İl yönetim kurulu üyeliği, Mrk. İlçe başkanlığı, 1989-1993, il Başkanlığı yaptığım SHP 1993-1995 yılları, ayrıca 2001- 2005 CHP il Başkanlığı yaptığım yıllar neredesiniz?
1977 Afyon’da CHP olarak iki milletvekili bir senatör vardı!
Ama ara rejim dâhil 2001’ yılına kadar hiç vekil çıkmamıştı!
Bunun nedenlerini de biz biliyoruz ve bunu aştık.
2001/2002 CHP adına ilk vekili de biz çıkardık ama nasıl?
Bunu sizlere anlatsam yeter.
Böyle mi siyaset yapılıyordu?
Bizler yaşadık ve yaşlandık ama gençlerimizin bu partide, böyle bir yapıda hizmet vermesi mümkün mü?
Hiç inanmıyorum.
Çünkü bizlerin bildiği, parti zarar görür diye söyleyemediğimiz ama Yeniçağ gazete yazarının yazdığı değişik bir model örgütlenme biçimi yapıyorlarmış!
Dediğine göre; bu durumda Sayın Kılıçdaroğlunun karşısına kim çıkarsa çıksın kaybeder diyor!
Yine yazık!
Bu CHP böyle mi olmalı kardeşim, böylemi?
Mezarlarda bulunan, ülkesi adına kanını/canını veren kahraman askerlerin/komutanların ve CHP’lilerin kemikleri sızlıyordur şimdi!
Bu böyle mi olmalıdır diye?
Yazık değil mi?