HASAR BÜYÜK!
(Ya bizim çiftçimiz?)
Bu günkü yazım; ilimizdeki çiftçilerin sitemini ve feryadını dile getiren bir yazı olacak, tabii ki bana ulaşan bilgiler ışığında!
Çünkü uzunca bir zamandır, bizim sorunlarımızı da dillendir, yaz, yaz ki bizimde sıkıntılarımızı dikkate almayan ama siyaset denildiğinde de ocakta kül bırakmayan siyasi yetkililer bilsinler ve öğrensinler bakalım, dediler.
Ne gibi bir bakış, nasıl bir ilgi ve nasıl bir çözüm getirecekler görelim, diye de eklediler.
O nedenle, bugün de kendi yöremizdeki çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmeye çalışacağım.
Bunun ne derece etkisi olacak bunu bilemem ama biz üzerimize düşeni yapmaya çalışalım ve bekleyelim bakalım
İfadelerine göre de bunlar, iktidar partisinin bilgisayar kayıtlarında üyelik ve adı olmayan çiftçilerimizin, yani ilimiz bazı insanlarının sorunları imiş!
***
“Büyük hasar var.
Bittik, mah folduk!
Devlet bize sahip çıksın, zararımızı karşılasın”, diyen, bir bağırış, bir serzeniş ve yapılan bir büyük talep!
Peki, bunu diyen, bu feryadı yapanlar kim?
Yağıştan ve doludan zarar gören bazı fındık üreticileri!
Başka?
Çay üreticileri!
Daha başka?
Çiçek üreticileri!
Dahası; ayçiçeği üreticileri!
Yani saymakla bitmez.
Onun için çiftçinin geneli diyebilirim.
İyi de bunlar seslerini çıkarıp dertlerine derman ararken, ya bizim çiftçilerimiz ne yapsın?
Ne yapsınlar da seslerini duyursunlar bir deyin bakalım?
Biraz Sultandağı meyve üreticileri, geçen yıl görmüş oldukları zarardan dolayı azıcık ses çıkarır gibi oldular, ne oldu?
Onları tatmin edecek bir zarar yardımı yapıldı mı?
Yapıldıysa ne kadar yapıldı?
Yoksa alın şunu sesinizi de fazla çıkarmayın gibi falan!
He mi?
He.
Ya başka üreticilerimiz?
Pate olsun, soğan olsun, buğday olsun, haşgeş olsun vs. vs.
Ettikleri zarardan dolayı hiç bunların sesini duyan oldu mu?
Onca uğraş ve emek verdikten sonra, tüketime katkı sundukları ürünlerinin değerini alabildiler mi?
Bunu seslendirebildiler mi?
Hiç zannetmiyorum.
Sineye çekip iki büklüm katlanıp gittiler, halen daha gidiyorlar!
Lütfen bunu kendilerine bir sorun da, cevabını alın bakalım, nasıl bir cevap verecekler?
Hadi be mi diyecekler!
Yoksa biz üvey evlat gibiyiz, bizim sorunlarımıza ancak bizler yok olduktan sonra çare ararlar!
Bu da geleceğe yönelik tarım politikalarına önlem almak için mi acep, derler?
Ah bir oturup da konuşsanız, dertlerini bir dinleseniz!
Mutlu olacaklar, ama bu bile yok!
Peki, şimdi ne diyorlar?
“Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş”, biz ise yaya kaldık diyorlar!
Haydi hayırlısı bakalım.
***
Fidanlar, bal ormanları, ağaçlar, çamlar falan!
Binlerce, belki de, yetkililerin ifadelerine göre milyonlarca!
Ne güzel!
İlimize yakışır.
Keşke daha fazla dikilse, ekilse!
Sevinelim, alkışlayalım.
Ama bir de ekilen fidanların bakımı olsa, olsa da şöyle bir boy gösterseler!
Öğüne/öğüne seyretsek, bizler de sahip çıksak…
Yeşilliğimiz var, fidanlarımız var, ağaçlarımız var diye!
Ama üzülmemek elde değil.
Sanki varlık içinde adeta yokluk yaşıyoruz gibi!
Yapıyoruz ama sonunu bir türlü maalesef getiremiyoruz!
İçinde su olmayan veya su birikmeyen göletler gibi!
***
Bir de yıllar önce, Sayın yetkiliye şöyle bir öneri sunmuştuk!
Demiştik ki: Menemen ilçesi köy halkı, yılda ( o tarihte) 18 milyon dolarlık Amerika’ya çam fıstığı ihraç ediyor, acaba bizde bunu yapabilir miyiz?
Bizim köylülerimiz de kuracakları bir kooperatif ile acaba para kazanırlar mı, diye?
Ama olmadı.
İklim şartları denildi ve arkası gelmedi.
Halbuki bundan başka gelir getiren ve ilimizde yetişen, ürün veren ağaçlarımız da var!
Mesela kestane!
Mesela ıhlamur!
Mesela fındık!
Neden olmasın ki?
Hani yukarıdaki satırlarda dediğimiz gibi; “ varlık içinde yokluk yaşıyoruz” hesabı!
Bir türlü yapamıyoruz.
Yaptıklarımızı da takip edip bir türlü büyütemiyoruz yani, adam edemiyoruz.
Oysa şimdi ilimizin birçok yöresi, bunca yıl sonra her tarafı yemyeşil olurdu!
***
Her hal bundan böyle, bu tarım politikası böyle giderse, çiftçi vatandaşlarımız da çiftçilikten istifa edecekler gibi.
Bunu düşünmüyorlar da değiller hani!
Ne olur o zaman?
Ne olacak, her kes başına düşen kar’ı eritmeye çalışır!
Yani her kes kendi yiyeceğini, bundan böyle kendi üretecek olur!
Var mı bunun ötesi?
Yok.
Ama yine de, “Allah devlete ve millete zeval vermesin”!