EMEKLİ HAKKI İMİŞ!
Büyüklerimiz ne derdi?
“Evli olmayana karı boşamak kolaydır” yavrum, derdi!
Nerde o günler?
Önemli olan doğruyu söylemek ve yapmaktır.
Yoksa bol keseden atmak çok kolaydır.
Ama bir kandırırsın, iki kandırırsın, ondan sonra da seni kandırırlar derdi!
Çünkü bir olayı veya bir konuyu ele alıp da afaki bir şekilde ifade etmek, atıp tutmak, insanları aldatmak kolaydır ama iş icraata gelince işte onu yapmak, yaşatmak, devreye sokmak zordur.
Bu bilgi ister, birikim ister, hesap kitap ister ve de devletin pastasından adaletli bir dağıtım yapma anlayışı/bakışı ister!
Var mı böyle bir yapı?
Yok.
Ben göremiyorum, ya siz?
Sizde göremezsiniz.
Çünkü diyen gider, üfüren kenara çekilir ve bir de bahanesini bulur!
Sizde havanızı alırsınız.
Hani siyasi illüzyon falan gibi!
Eh işte bizdeki siyaset bu!
Ama asla böyle olmamamız gereken bir tutum çünkü bu milleti yaralar, incitir, üzer ama kimin umurunda?
İşte şimdi tam da böyle günleri yaşıyoruz.
Örnek mi?
Aha köylüler, çiftçiler; buğdayın fiyatına ve uygulanan yapıya bakın yeter, başka konuya girmeye de gerek yok.
Bilmem ifade edebildim mi?
Çünkü arif olan anlar, bilir.
Aha emekliler!
Yağlanıyorlar, ballanıyorlar, yoğurtlanıyorlar, ondan sonra da sükûtu hayal duvarına toslayıveriyorlar.
Bir de sözde dernekleri varmış ha?
Hani hak/mak aramak için falan!
Hadi canım sende. Onlar şimdi beş yıldızlı kendi otellerinde tatil yapıyorlardır.
Çünkü emekli kesimi böyle diyor.
Ve bunlar ne umuyorlar, ne istiyorlar, bekleyedursunlar; ne alacaklar yine bekleyedursunlar?
Teşbihte hata olmaz derler!
Nasrettin Hocanın eşeği misali; “ Yonca bitecek sakın o zamana kadar ölme” hesabı!
Oysa nasıl atılıp tutuluyordu?
Enflasyon değerinde maaş artışı imiş, yok enflasyon farkı imiş, yok emekli ezdirilmeyecekmiş, falan/filan, bırakın bu gazlamaları beyler.
Milletin bu atış/tutuşlara artık karnı tok!
Vatandaşın, yurttaşın, emeklinin insan gibi yaşaması için pastanın payından adaletlice bir katkı yapın bakalım görelim.
Ama nerde o günler?
Şimdi emekliye bakın bakalım.
Sesini çıkarmadan boyun büküyorlar.
Ne verirseniz başım üstünde deyip, bereket versin diyorlar.
Ne yapsın zavallılar?
Bekleyip duruyorlar işte.
Oysa her şeye zam var ama o zamlar kadar emeklinin maaşına zam yok işte.
Peki, neyi bekliyorlar?
Neyi bekleyecekler, beyaz at üzerinde bir prens gelsin de bizi kurtarsın diye yollara bakıp durup bekliyorlar işte.
Bakalım ne zamana kadar bekleyecekler?
***
Vatandaşa verdiğim söz üzerine bir elçilik görevi daha yapmak istiyorum!
Alan alır, almayana da uğurlar olsun.
EY UÇAK!
Sen ki istiklâl savaşında büyük işler gördün, sen ki ülkemiz için kâdir olması gereken bir yapısın!
Sen ki bilim ve teknolojinin bir ürünü olarak ülkeme büyük katkılar sağlayan bir nesnesin!
Sana şükretmek, sana her zaman teşekkür etmek az gelir.
Ama öyle büyük bir gafın, öyle bir yanlışın var ki işte milletimiz de bunu asla af etmiyor, sana tepkisini ve sitemlerini iletiyor!
Sen ki her alanda dolaşabilecek teknolojik yapıya da sahip bir makinesin…
Ne işin var kardeşim, sabahın beşin de başladın, gün kısaldı altı da devam ettin, her sabah şehrin üzerinde dolaşıp da, yaşlı demeden, çocuk demeden, hasta demeden, o çıkardığın hırıltıyla bu milleti rahatsız edip sabahın köründe bu insanları uykusuz bırakıyorsun?
Hiç mi uyuyana, istirahat edene, dinlenene, saygın/sevgin yok senin?
Tır da tır, vır da vır, aylardır bu sesi sabahın köründe duymaktan bıktık!
Ey uçak,
Yaşlılara, çocuklara, hastalara ve bizlere, hepimize, saygı gösterip de bu hırıltını biraz olsun kesemez misin?
Veya başka alanlarda bu işini yapamaz mısın?
Valla yettin gardaş, yettin gali!
Bu Afyon halkının bir sitemidir ve bir serzenişidir!
Umarım bu millete birazcık olsun saygınız vardır.
Durum bu!
Karar da sizin.