Oruç tutmamayı mubah kılan özürlerden birisi de, sefere çıkma halidir. Seferilik (yolculuk) hali, genellikle sıkıntılı ve meşakkatli, aynı zamanda aile efradından ayrı kalma durumları olduğu için, bunlara bir çok konuda kolaylıklar getirilmiştir. Örneğin, dörtlü farzların kısaltılmasına (iki kılınmasına) veya iki namazı birlikte kılınmasına (cem edilmesine), ayağındaki mestlere üç gün (yetmişiki saat) mesh verilmesine ruhsat verildiği gibi namaza göre daha yorucu ve yıpratıcı olduğu için, orucun tutulmamasına da ruhsat verilmiştir. Bununla birlikte yolcu sayılan kimsenin, eğer gerçekten bir sıkıntısı yoksa ve zarar da görmeyecekse oruç tutması daha faziletlidir. Zira ayeti kerimede konu ile ilgili
olarak “Seferde iken oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" buyrulmuştur.
Ancak meşakkatli olacak ise veya arkadaşları oruçsuz olup yiyecekleri müşterek bulunuyorsa, yemesi efdaldir. (ÖmerNasuhiBilmen;Diyanet ilmihali)
Ramazanda yolculuğa çıkacak olan bir kimse, geceden oruca niyetlenmeyebilir. Ancak oruca başladıktan sonra, o gün yolculuğa çıkan kimseye o gün orucunu bozması mubah olmaz. Böyle bir durumda yolculuğa çıkmış olan kişi, orucuna devam etmesi gerekir. Şayet devam etmeyip yiyecek olursa kefaret değil, kaza lazım gelir.
Ancak, önce orucunu bozduktan sonra yolculuğa çıkan kişinin durumu böyle değildir. Bu durumda orucu bozan kişiye hem kaza hem de kefaret lazım gelir. (Hindiye)
Yolculuk veya hastalık özrüyle Ramazan orucunu tutmamış olan kimse, daha bunları kaza etmesine müsait bir vakit bulamadan vefat etse, üzerine kaza ve fidye lazım gelmez.
Ancak fidye verilmesini vasiyet etmiş olursa, malının üçte birinden vasiyeti yerine getirilmesi icab eder.
Fidye, fakir bir kimsenin sabahlı akşamlı bir günlük yiyeceğidir ki bir sadaka-i fıtır miktarıdır.
Yolculuk veya hastalık sebebiyle Ramazan orucunu tutmamış olan kimse, bunu tamamen veya kısmen kaza edebilecek bir müddet bulmuş olduğu halde kaza etmeden vefat edecek olsa-eğer malı varsa- kazası icab eder ve her gün için bir fidye verilmesini vasiyet etmesi lazım gelir. Bu fidye malının üçte birinden fakirlere verilir.
Ramazandan sonraki zamanlarda tutulacak kaza oruçları, aralıklı veya peş peşe tutulması caizdir.
Hamile ve Emzikli Olanların Oruçları:
Oruç tutmamayı mübah kılan özürlerden birisi de hamilelik ve emziklilik halidir.
Hamile ve emzikli olan kadınların kendilerine, yahut çocuklarına bir zarar gelmesinden korkmaları durumunda, oruç tutmamaları mubahtır. Çocuk ister emziren kadının kendi çocuğu olsun, ister başkasının çocuğu olsun farketmez.
Hamile ve emzikli kadınların oruç tutmamalarının delili, hasta ile yolcuya kıyasladır. Bununla beraber Hz. Peygamber (as):
"Allahu Teâlâ, yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Hamile kadınlarla emzikli kadınlardan da orucu kaldırmıştır" hadisidir. (Zuhayli, 1/178)
Hasan-ı Basri'ye "Kendisinden veya çocuğunun hayatından korkan hamile ve emzikli kadın oruç tutacak mıdır yoksa tutmayacak mıdır?" diye sorulunca; "Hangi hastalık hamilelikten daha ağırdır? Hasta için oruç yeme ruhsatı olur da, daha ağır olan hamilelik için olmaz mı; elbette olur" demiştir.
Emzikli kadın, ishal olan çocuğunun ishalim kesmek için, doktorun verdiği ilacı kullanarak orucunu bozabilir. (Nimeti İslam)