Ebu Hureyre ve Selman-ı Farisi'nin Efendimiz Aleyhisselamdan rivayet ettikleri hadis-i şerifte;
"Recep ayında bir gün ve bir gece vardır ki; her kim o günü oruçla, geceyi de namazla geçirirse kendisine yüz sene geceleri namaz kılanın,;gündüzleri oruç tutanın sevabı verilir" buyurulmuştur.
O gün Recep ayının 27. gecesi ve gündüzüdür. Rasulullah Efendimize o gün peygamberlik verilmiştir. O gün gökleri seyran ederek Rabbi Teâlânın huzuru akdeslerine çıkmıştır.
Miraç, lugaten yükseğe çıkmak, uruc etmek, yücelmek manasına olmakla birlikte Arapça'da ismi alet, yani uruc aleti, yükseğe çıkma aleti anlamına gelir ki insanların ruhlarını semaya çıkaran manevi bir asansördür, denilmiştir. (Sahih-î Buhari, Tecrid)
İsra; Peygamberimiz (as)'in Mescid-i Hararn'dan; Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya kadar olan gece yürüyüşüne denir ve bu olay İsra suresinin ilk ayetiyle bildirildiği için inkârı Kafurdur.
Miraç; Efendimizin Kudüs'ten Miraç denilen manevi asansörle dünya semasına, oradan Cibrilin kanadıyla Sidretül Müntaha'ya, oradan da Refref ile huzuru ilahiyeye kadar olan yolculuğuna denir ki, bu kısım Sahih-i Buharı ve diğer hadis kitaplarında bildirilen hadislerle sabittir. İnkarcısına bid'at ehli denir. Yine bu kısmın, Necm suresindeki ayetlerde de bildirildiğini görüyoruz. (Elmalı tefsiri)
İsra suresindeki ilgili ayete gelince:
“Kulunu, geceleyin Mescid-i havamdan alarak ayetlerimizi göstermek için, etrafını (civarını) mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı (noksan sıfatlardan) münezzehtir. İşiten ve gören odur.” (İsra:1)
Ka'be'nin altın oluk tarafında hatim denilen yerde yatarken, Hz. Allah (cc) Habibini teselli etmek üzere Cebrail (as)'a;
"Ya Cebrail!.. Cennetin Burak denilen binitini al tabibime git., onu rıfk ile uyandır ve Allah'ın hiçbir kişiye nasip etmediği şerefle şereflendirileceğim kendisine söyle ve 'Rabbın seni zat-ı akdeslerine, huzuruna davet ediyor' de."
Cebrail (as) bu emri yerine getirmek üzere eyeri vurulmuş, dizginleri çekilmiş olan Burak'ı alıp Rasulullah'ın ima geldi. Onu uyandırıp durumu arzetti ve kalbini yararak içini zemzemle yıkadı, ilim ve hikmetle doldurduktan sonra onu kapattı.
(Bu manevi ameliyat herhalde gideceği manevi âlemlere tahammül edebilmesi için yapılmıştı. Bu, şimdiki feza yolcularına özel elbise ve oksijen tüpleri hazırlamalarına benziyor).
Sonra Rasulullah, iki rekât yol namazı (vuslat namazı) aldı ve hazır bekleyen Burak'a bindi. Hatta Burak serkeşlik edip şahlanmak istemiş de Cebrail (as) kulağına; "Bunu Muhammed'e mi yapıyorsun? Vallah, sana bundan daha hayırlısı binmemiştir" demesiyle hayâ ve utancından terler içinde kalmıştır.
Peygamberimiz (as)'ın buraya kadar olan yolculuğuna "İsra” denilir. Bu kısım ayetle sabit olduğu için inkârı küfürdür. (İsra suresi ilk ayetler)
Daha sonra Efendimiz (as), buradan Cebrail ile birlikte "mirac" denilen manevi asansörle dünya semasına geldiler. Oradan yedi kat semaları Cebrail'in kanadı ile ettikten ve her semada karşılaştıkları peygamberlerle selamlaşıp vedalaştıktan sonra nihayet "Cennetu'l me'va’nın bulunduğu yere "Sidretü'l Münteha"ya geldiler. Sidre kendilerine gösterildi. Sidretü'l münteha'da meleklerin Beytü’l Mamuru tavaf ettiklerini gördü. Orada namaz kıldı. Belki de bu namaz vitir idi. Fakat buraya fazla iltifat etmediler. Zira gayeleri huzuru ilahiye çıkmaktı. O arada Cebrail’e “yolculuğumuza devam edelim ey Cibril" deyince Hz. Cibril:
"Ya Rasulellah! Sizinle hizmeti sefaretim buraya” kadardır. Buradan bir parmak ileriye geçersem narı gayret beni yakar yani yanarım.
Siz ise davetlisiniz, mertebe ve makamınız daha ileri gitmeye müsaittir" dedi. (S. B. Tecrid 10/73)
O arada hemen âlemi esrara mahsus bir binit olan Refref geldi. Kurtubi'nin nakline göre Divan-ı İlahi hadimlerinden biri hadimdir. Kurbi ilahiye has işler ona aittir. Burak ise yeryüzünde Enbiyanın binmesine mahsus bir dabbe (binit) olduğu gibi, Refref de makamı kurbe miraca mahsus bir vasıtadır, (s. B. Tec, 10/74)
Rasulullah'ı alıp mekânsızlık âlemine götürdü. Efendimiz (as) orada baş gözüyle (bazılarına göre de gönül gözüyle) gördü.
Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi Refref önüne verdi selam
Aldı ol şahı cihanı ol zeman
Sidreden aldı ve götürdü heman
Süleyman Çelebi merhum burasını anlatırken böyle demiştir.
Huzuru ilahiye varınca; "Ettehıyyatü Lillahi Vessalavatü Vettayyibat" "Dil ile yapılan, beden ile yapılan mal ile yapılan bütün taat ve ibadetler sana mahsustur. (Ey Rabbim)" diye selam yerdi. Cenab-ı Hak (cc) mukabil; "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü Ve rahmettullahi ve Berakatühü" "Selamım, rahmetim, feyiz ve bereketim senin üzerine olsun ey Nebiyyi Zişan" buyurdu. bunun üzerine Peygamber (as):
"Esselamü aleyna ve ala ibadilîahissalihin" "Ey Rabbim!. Senin selamın benim üzerime olacağı gibi salih kullarının üzerine de olsun" dedi. O zaman Cenab-ı Hak hazretleri;
"Habibim buraya ne bir nebiyyi mürsel, ne de meleki mukarrep yaklaştı. Biz ancak seni soktuk ve sen de salih kullarımı ve ümmetlerini yadettin. Biz de kabul ettik" buyurunca Cebrail ve âlemi melekut;
"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muharnmeden Abdühü ue Rasulüh" diyerek "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed (as)in onun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet ettiler."
İşte bu tahiyyatı yani selamlaşmayı, mü'minin miracı ilan namazın sonunda yadediyoruz.
Efendimiz (as) miraç dönüşünde miraç hediyesi olarak üç şey getirmiştir:
1- Ümmetlerinden Allah’a şirk koşmadan ölenlerin cennete gideceği.
2- Bakara suresinin son iki ayeti olan ‘Ammenerrasülü’ ayetlerini
2- Mirac öncesi 3 vakit Teheccüd, sabah, ikindi namazları kılınıyorken günde 5 vakit namaz emri ile dönmüş ve ümmetimin miracı namazdır buyurmuşlardır.