Işıl ışıl minareleri, gürül gürül teravihleri, neşeli sahurları, cana can katan mukabeleleri ve imanımızı pekiştiren, bilgimizi artıran, ahlakımızı yücelten vaazları ile günahların en çok bağışlandığı, kalplerin ulvi duygularla duygulandığı, gözlerin çağlarcasına yaş döktüğü, herkesin birbirine sevgi ve şefkatle baktığı, Allah'a bağlılık ve teslimiyetin en çok tezahür ettiği, evveli rahmet, ortası mağfiret, son günleri de cehennemden azad günleri olan ay yalnız Ramazan-ı Şerif ayıdır.
Onbir ayın sultanı denilen Ramazan ayını diğer aylara nispetle faziletini anlamak için, İbni Cevzi hazretlerinin şu benzetmesini hatırlamakta fayda vardır;
"Yılın oniki ayı, Hz. Yakup (as)'ın oniki evladı gibidir. Bunların içerisinde Yusuf güzellik ve namusluluk bakımından babası katında nasıl sevimli ise, Ramazanı şerif ayı da diğer aylara nazaran Allah'ca en çok sevileni ve üstün olanıdır.
Yine Hz. Yusuf’un kendisini kuyuya atan kıskanç kardeşleri için yaptığı dua, nasıl ki onbir (11) kardeşinin temizlenmesini ve bağışlanmasını temin ettiyse, bunun gibi Ramazanı şerifin bereketi, kat kat sevap getiren ibadetleri sayesinde, yılın onbir ayı boyunca kulun işlediği kusurlar da bağışlanır ve temizlenir."
Efendimiz (a.s.) Ramazan ayı için;
"Ramazan ayının evveli (ilk on günü) rahmet, ortası mağfiret, sonu (son on günü) cehennem ateşinden azad edilme günleridir" buyurmuştur.
Selman-ı Farisi hazretleri bu konuda şöyle anlatmıştır:
- Rasulullah (as)Efendimiz, Şaban ayının son gününde bize bir hutbe okudu ve şunları buyurdu:
"Büyük bir ay olan Ramazan ayı size yaklaştı. Bu ay uğurlu bir aydır. Bu ayda öyle bir gece vardır ki o gece, bin aydan daha hayırlıdır. O ayda Allahu Teala gündüzleri oruç tutma ibadetini farz kılmıştır. Gecelerinde (teravih namazını sünnet) kılmıştır. Bu ay içerisinde herhangi hayırlı bir amel veya nafile bir namaz, diğer aylarda işlenen farz ameller işlemişçesine sevap kazandırır. İşlenen farz bir ibadet ise, diğer aylarda işlenen 70 farz sevabı getirir. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın karşılığında cennet vardır. Bu ay bolluk ayıdır, mü'minin rızkının çoğaldığı aydır. Bu ayda bir oruçluyu iftar ettiren (ona yemek yediren) kimsenin günahı bağışlanır, boynunu cehennem ateşinden kurtarmış olur. İftar verdiği kimsenin oruçtan aldığı ecir kadar ecir alır; öbürünün ecrinden ele bir şey eksilmez .. "
Bu arada sahabe-i kiram şöyle dediler:
- Ya Rasulellah!.Bizden herkesin oruçluya ziyafet vermeye gücü yetmez ki!.
Efendimiz (as) şöyle karşılık verdi:
''Yemek veremeyen de bir içim siit, su veya lwrma gibi bir şeyle iftar ettirdiğinde aynı sevabı alır" buyurdular. (Gunyetüttalibin ve diğerler.)
Yine iftar verme ile ilgili rivayette:
"Her kim bu ayda oruçlunun karnını doyurursa, Allahu Teala ona havzı kevserden içirir ki onu içtikten sonra bir daha susamaz'' buyurulmuştur .
Yani;
"Ramazan-ı şerifin ilk gecesi olduğunda, şeytanlar bukağalanırlar. Cehennem kapılarından herbiri açık kalmamak üzere kapatılır. Cennet kapılarından hiç biri kapalı kalmaksızın hepsi de açılır. Ramazanın her gecesinde üç kere Allahu Teala kullarına hitaben; 'Hiç bir dilekte bulunan yok mu ki, onun dilediğini vereyim. Hiç tevbe eden yok mu ki, onun tevbesini kabul edeyim. Hiç günahının bağışlanmasını isteyen yok mu ki, onu bağışlayayım'
Efendimiz (as) daha sonra şöyle anlattılar;
'Aziz ve celil olan Allah, Ramazan ayı günlerinin her iftar saatinde cehennem azabını hak etmiş bir milyon günahkarı azad eder."
Cuma günü ve cuma gecesi olduğunda, her saat başı bir milyon günahkarı azad eder.
Ramazanın son günü olunca, o güne kadar azad olanların sayısınca cehennemlikleri cızad eder, bağışlar."
A'maş yolu ile gelen rivayette Ebu Hayseme (ra)'ın şöyle dediği anlatılmıştır.
Beş vakit namaz, namaz aralarında işlenmiş hataların, cuma namazı, iki cuma arasında işlenen günahların Ramazan-ı şerif ayı, iki Ramazan arasında yani senelik günahların, Hac ibadeti de ömürlük günahları bağışlanmasına vesiledir. Büyük günahlar hariç.
Büyük günahlar için Allah haklarını kaza ederek, kul haklarını helallaşarak ve işlediği bu günahlar için gözyaşı dökerek tevbe istiğfar gerekir.
Ramazan-ı şerife erişip de, hakkına riayet ederek bundan yararlanmak, bağışlanmak, cehennemden azad olunmak cennete doğru yol almak varken, bütün bunlardan gaflet için bulunup yararlanmayanlar hakkında Efendimiz (as);
"Ramazan-ı şerife sağ salimen erişip de, bağışlanamadan, Ramazanın getirdiklerinden istifade edemeden Ramazanı çıkarmış olana yazıklar olsun, burnu üzerine sürünsün” buyurmuşlardır. (Ebu Hureyre)