Kemal ve 24 Kasım Öğretmenler Günü
Kemal’in çocukluğu çok hareketliydi. Okula geldiği ve birlikte olduğumuz o beş yıl içinde de hep zeki, çalışkan ve cıvıl cıvıl bir çocuktu.
Sürgün gitmiştim o köye.
İyi ki gitmişim. Öyle güçlü hatıralarım, öyle güzel dostlarım oldu ki, unutamam. Zaten yıllar geçmesine rağmen bitmeyen dostluklarım, daha dün gibi tazeliğini koruduğu için, onlar benden, ben onlardan kopamadık. Arada biraraya gelip, pek de değişmeyen köy meydanındaki kahvelerden birine girdiğimde, karşılaştığım güler yüzler, ayağa kalkıp bana sarılarak sevgi ve saygılarını göstermeleri bana verilecek en büyük ödüllerden biri oluyor.
Kemal ortaokula şehire gidip gelmeye başlamıştı. Arada bir görüştüğümüzde, çocuğun gitgide zayıfladığını, sararıp solmaya başladığını, halsiz hallerini farketmeye başladım. Sorduğumda “hep iyiyim” gibi sözlerle beni savuşturduğunu sonradan öğrenmiştim.
Öğretmenlerin yüreği şevkat doludur. Her öğrencisini kendi çocuğu gibi görür ve bu, yaşları ne olursa olsun, bir ömür boyu devam eder. Bunun ancak biz öğretmenler dolu dolu yaşar ve keyfini çıkarırız.
Kemal 15 yaşına geldiğinde böbrek hastası olmuştu ve ben bunu öğrendiğimde, eve gelip, bir odaya kapandım, hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ve içimden “Yavrum, o küçük çocuğun bu yaşta sen bunu haketmedin, hayat ne kadar acımasız...” diyerek içimi gözyaşlarımla boşaltmaya çalışmıştım.
Artık Kemal’i görmüyordum. Her an böbrek nakli olması gerektiğini, aksi takdirde 20 yaşındaki bu, ele avuca sığmaz, akıl küpü çocuğumu kaybedeceğim korkusuyla zaman zaman bunalıma giriyordum.
Böbrek uzun süre bulunamadı. Soruyor, araştırıyor, babası ve kardeşi Ramazan’la görüşüyor, durumunun iyi olmadığını, her geçen gün, eriyip gittiğini öğreniyordum. Diyaliz seanslarıyla zorla ayakta durabilen Kemal’e Akdeniz Üniversitesinden böbrek bulunduğunu ve nakil yapıldığını duydum.
Dünyalar benim oldu.
Bir çiçeğim daha solmadan, ölmeden hayata dönmek üzereydi ve öyle oldu.
Çocuklar öğretmenleri için birer çiçektir. Onları sevgi ve şefkatiyle besler, büyütür, adam olduğunu görür. Mutluluk budur bizler için ve en büyük zenginliğimiz de budur.
***
24 Kasım eli öpülesi öğretmenlerimiz için sağlıklı bir ömür içinde kutlu ve mutlu olsun.
Kemal sağlığına kavuştu.
Köyüne ev yaptı. Evlendi çocukları yani torunlarım oldu. Şimdi 40’lı yaşlarda.
Geçenlerde bir yerde otururken, arkamdan seslendi, tanıdım birden. Döndüm yanında çocukları ve eşi vardı. Sarıldık. O mutlu yüz ifadesiyle, çocuklarına “Bu benim öğretmenim, bu benim çok sevdiğim hocam...” diyordu.
Biraz da yaşlandık artık. Üzdü beni iki damla yaş beliriverdi göz pınarlarımda. Sarıldık, kucaklaştık.
Köye gidelim diyordu. Hocam köye gidelim. Arabam da var. Ben sana tatlılık güzel bol kabaklarımız var. Hem onlardan getireceğim, biraz da patates.
24 Kasım, Sayısız 24 Kasımlar biz öğretmenler için işte bu sevgi pınarıydı. Hiç beklemediğiniz bir el size uzanıp, öğretmenim deyip, ellerimize sarılıyor ya! 24 Kasım buydu! Anlam oldu bu günler, bizi ayakta tutan doping iğneleriydi.
Kemal bir devlet dairesinde, mutlu yüzü gülüyor. Çocuklarını büyütüyor. Kim bilir torunlardan biri öğretmen olur. Aynı tohumları başka çocuklar için eker, yeni çiçekleri sular, içine sevgisini katar.
***
1981 yılından bu yana 24 Kasım kutlanır hale geldi.
Hem de bütün dünya devletlerinden önce. Eğer bir ülkenin süratle kalkınmasını istiyorsanız, Başöğretmenimiz M.Kemal Atatürk’ün dediğine inanacaksınız.
Yeni nesil öğretmenlerin eseri olacaktır. Şüphesiz varsa arkanıza dönüp eğitim ordusuna bakacaksınız! Nasıllar?
Sevgiler saygılar.
Buradan 90’a merdiven dayamış 1954’teki İlkokul Öğretmenim Muzaffer OYAL’a selamlar, ellerinden hasretle, bütün öğretmenler adına öpüydrum.