Dinimize sokulan bidat ve hurafeler
Allahu Teala buyurur ki;
“O Peygamber (sas) size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının” (Haşr:59/7)
Bu konuda Peygamberimiz (sas);
“Bid'at sahibinin orucunu, haccını, umresini, cihadını, sarfını (farzını), adlini (nafilesini) Allahu Teâlâ kabul etmez. Hamurdan kılın çıktığı gibi İslam'dan (dinden) çıkar.” (İbni Mace Huzeyfetûl Yemani'den – Berika 1/269 - (İslam'a sokulan bid'atler shf/33)
Bid'at Nedir?
Bid'at: Lügatte yeni iş ve sonradan meydana getirilmiş şeydir.
Şer 'i manada: Peygamberimiz (as) 'm bulunduğu asırdan sonra ne kavlen, ne fiilen, ne sarahaten ve ne işareten dini bir izin anlamı olmadığı halde, dinde yapılan ziyade ve noksanlığa bid'at denir.
Dinle ilgisi ve dini mahiyeti bulunmayan şeyler bid’at sayılmaz. Örf ve âdet türünden olan davranışlar ve yeni icadlar bidat kavramının dışında kabul edilmiştir.
Bidatlerin, genelde inançla ve itikatla alakalı olanlarına, (akla, ilme ve dine ters oldukları için) Hurafe yani batıl inançlar denilmiştir.
İslam dini her şeyden önce akla ve mantığa hitab eden, her meselenin ilim açısından incelenmesini emreden, akıl ve nakil esaslarına uygun olmayanı reddeden en mükemmel ve en son dindir.
İslam tevhid dinidir. Mü'minin başı ancak bir olan Allah'ın huzurunda eğilir. Müslüman yalnız Allah'a güvenir ve yalnız O'ndan yardım bekler. Fakat ne yazık ki Müslümanların saf ve berrak inançlarına bir takım safsatalar, dinle alakası olmayan yanlış ve sonradan uydurulmuş batıl düşünceler sokulmuştur. Bunlar ekseriya Hıristiyanlıktan, Yahudilikten ve Türklerin eski dini olan Şamanizmden bulaşmış kalıntılar ve asılsız şeylerdir ki bunlara "HURAFE" denilir.
Günümüzde en çok yerleşmiş ve yaygınlaşmış bulunan hurafelerden bazılarım burada misal olarak zikredebiliriz:
"Baykuş ötmesini, köpek havlamasını, önünden kara kedi ya da tilki geçmesini, elden makas, sabun alınmasını, kabirde cenazeye toprak atarken küreğin elden alınmasını uğursuz saymak, Türbelere, yatırlara çul çaput bağlamak, mum yakmak, ulu ağaçların kesilmesinden korkmak, güneş ve ay tutulmasında teneke çalarak, silah atarak güya tutanların ayı ve güneşi bırakacağına inanmak, cenaze çıkan eve ışık koymak, cenazenin elli ikinci gecede eti kemiğinden ayrılacağına inanmak, cenazenin damadın evinden kaldırılmasının doğru olmadığına inanmak, kara olduğu için kap-kacağın, tencerenin geceleyin dışarı çıkarılmayacağı, salı ve Cuma günleri iş görülemeyeceği, temizlik yapılamayacağı, Aşure günü Aşure pişirilmezse o evde domuz başı kaynayacağına ve bayram günleri gündüz uyuyana domuz güttürüleceğine inanmak, yeni doğum yapan kadınlara al basmasın diye kırmızı car bağlamak, kapı eşiklerine veya kapı üzerlerine at nalı çakmak, remile, fala inanmak ve bunlardan mana çıkarmak ki, maalesef sosyete takımında gazete falına, kahve falına inandıklarına şahit olmaktayız.
Hastalar için yıldıznameye bakmak ve bundan hastalığı teşhis etmek, cincilerin gaybten haber vermeleri ve buna inanılması, tavuk ve güvercin pisliklerini hastalara yedirerek bunlardan şifa beklemek, sünnet çocuğu tek ise, yanında bir de horoz kam akıtılacağı gibi nice nice hurafeler görülmektedir ki bunların doğrulukla, İslam'la bağdaşır tarafı asla yoktur. Bunları uğursuz saymak İslam inancına terstir. Peygamberimiz (sas):
"Yolcunun önünden bir kuşun uçmasını, baykuşun ötmesini, sevimsiz şeylerin safer ayında meydana gelmesini, gulyabani denilen acayip görüntüyü uğursuz saymak İslam'da yoktur." (Tecrid 6/410)
Ancak bunlardan bazılarını hayra iyiliğe yormak güzeldir. Hatta bunlardan bir kısmının söylenmiş olmasında doğrular yatmaktadır.
Şöyle ki; Ay tutulduğunda silah atılması, teneke çalınması, ay tutulma namazı kılmak için halka bir duyurudur. Geceleyin tırnak kesildiğinde farkında olmadan sağa sola kaçabilir, yoksa dikkat edilirse kesilmesinde sakınca yoktur. Tava tencere gibi siyah kurumlu olan kap kaçak geceleyin farkında olmadan üzerini kirletmiş olabilir. Salı günü iş görmenin uğursuzluğunun nedeni Hıristiyanların âdetidir. Çünkü onlar hükümet merkezleri olan İstanbul'u o gün Türklere aldırmışlardır. Cuma gününde iş görmenin uğursuzluğu yine Hristiyanlardan geçmedir. Zira onlar için cumartesi pazar günleri tatil günleri olup iş görmeleri günah sayılmıştır. Bizde ise yalnızca cuma vaktinde iş görmek caiz değildir. Namazdan sonra "rızkınızı aramak için yeryüzüne dağılın" buyrulmuştur. Yine Hacca gidip gelenin terazi kullanması, ticaretle iştigali doğru değildir fikri de bunlardan geçmiştir ki, ticari işler sadece Yahudilerce yürütülsün. Müslümanlar iktisaden kalkınmasın isterler.
Gaybten haber vermek ve buna inanmak, falcılık da buna dahildir, yatırlardan istekte bulunmak, civarındaki ağaçlara bez bağlamak, yatırların huzurunda kurban kesmek, gurbetten gelenin ve önemli kişilerin gelişlerinde huzurlarında kurban kesmek ve alınlarına kanından sürmek, keza yeni arabanın önünde kurban kesip tekerlerine kanından sürmek, bununla kaza ve belayı önleyeceği inancını taşımak, bir Müslümana bazı davranışlarından dolayı küfür isnadında bulunmak, keramet-i evliyaya, kabir azabına, kabir sualine inanmamak, kafirlerin yortularına onların yaptıkları şekliyle katılmak, ölürken 'şeyhim benim imanımı korur' inancını taşımak, ölenlerin ruhlarının yeniden doğanlara geçtiğine yani tenasühe inanmak gibi itikatlar; küfre, şirke kadar varacak olursa bunların ne kendi namazları ve ne de imamlıkları asla makbul ve caiz olmaz. Bu tür bid'atlerin fenalıkları daha önceki hadis-i şerifte beyan buyruldu.