Zalim ve vicdansız bir adam birisini yere atıp ayağıyla onun başını ezmeye çalıştığı sırada o yerdeki adam başını ezmeye çalışan vahşi adamın ayağını öpse zillete ve rezilliğe düşer. Kalbi başından evvel ezilir, ruhu cesedinden evvel ölür. Hem başı gider, hem izzet ve haysiyeti mahvolur. Eğer ayağı altında ki adam kendisini ezmeye çalışan zalimin yüzüne tükürse kalbini ve ruhunu kurtarır, cesedi bir şehid-i mazlum(mazlum şehit) olur. Bu örneği vermemizin sebebini açıklayalım. Müslüman devletlerin bir şekide başına geçirilmiş dışarıdan kukla olarak idare edilen “şahısları” biliyorsunuz. “Esad” ve benzeri bu şahısların iç dünyalarında neler yaşadıklarını ve vicdanlarının ne halde olduğunu düşündüm. Maalesef bu şahıslar kendi ülkelerinde iç savaşı çıkartan, kaosu ve kargaşayı tetikleyen ülkelerin liderlerine tekrar kurtarıcı olarak sığınmışlar onların ayağını öper derecesinde eğilmişlerdir. Halk gerçek yüzlerini gördüğü bu şahısları başından uzaklaştırmak istediğinde ise yine kendisini oraya getiren ülkelerden yardım dilenmişlerdir. Kendi ülkelerinde huzur ve düzeni kaybetmekle birlikte şahsi haysiyet ve şereflerini de başta “kendi halkı” nazarlarında kaybetmişlerdir. Kendilerini oyuna getiren zalimlerin planlarını bozarak yüzlerine tükürememişlerdir. Çünkü kendileri de bir plan ve projedir. Bağımsız, hür ve vicdanlı olanlar “Tükürün Zalimlerin Hayâsız Yüzlerine!” diyebilenlerdir.