Cumhuriyet adil gelir dağılımı ve eşit hayat şartları demektir. Adaleti ve fırsat eşitliğini tesis eden cumhuriyet köylü bir vatandaşın bir çobanın da reis-i cumhur olmasını sağlar. Yani cumhuriyet herkese ilerleme ve yükselme fırsatı verir. Kimse diğerinden üstün değildir. Vatandaşlık temelinde birleşen bir eşitlik ve aynı değere sahip olma durumu vardır. Cumhuriyet medeniyeti istemek yani bir manada insaniyeti istemek demektir. İnsan hayatına ve onuruna yakışan bir hayat sunar ve ezmeden ezilmeden yaşanan kaliteli bir hayatı elde etmeyi sağlar. Halk tüm bunları getiren hakiki bir cumhuriyeti isterken şahıslarına bazı imtiyazlar takanlar kendilerine has özel bir cumhuriyeti istediler. Cumhuriyet, başkalarından farklı olarak onlara ayrıcalıklar tanıyacaktı. Diğerleri köylü ve cahil halk olarak itilip kakılacaktı. Cumhuriyet elitlere ait bir değer olarak görülüp öyle uygulanacaktı. Köylüm insanın iradesi bile kendi iradelerine denk sayılmayacaktı. Onların seçme ve seçilme tercihleri kendileri ile aynı olamazdı. Çünkü onların okumuş üst sınıftı. İşte bizim cumhuriyet maceramız böyle başladı. Cumhuriyet halka inene kadar yüzyıl geçti. Hatta tam manası ile yine halkın olamadı. Çünkü halkın olması için artık gerçek bir demokrasi ile imtizaç edip birleşmesi gerekiyordu. Artık cumhuriyet demokrasisiz olamazdı. Cumhuriyet serüvenimizden sonra şimdi de demokrasi sınavımız başladı. Bakalım cumhuriyetimiz yeni yüzyılda gerçek manada demokratikleşebilecek mi?