Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dava etmek ve onlara müracaat etmek bir haksızlıktır ve hakka karşı bir hürmetsizliktir. Yaptığı haksızlıkları normal ve sıradan karşılayan, işlediği haksızlığı neşe ve sevinç hâli içerisinde anlatan, bu nedenle hiçbir üzüntü duymamakla birlikte aksine bir büyük memnuniyet vaziyetinde bulunan insanlardan hak olanı istemeye çalışmak hakka karşı bir haksızlığı ve hürmetsizliği gösterir. Çünkü hak o kadar yüce ve yüksektir ki onun kıymetini, değerini, ulviyetini bilmeyen insanlardan istenilmez. Haksızlığı âdet hâline getirmiş adamlardan hak namına hareket ve davranışlar beklenilmez. Hakkın ne anlam ifade ettiğini ve insana ne kadar elzem olduğunu bilmeyenlerin şahıslarında hak namına bir icraat görünmez. Haksızlığı alışkanlık hâline getirmiş olanlardan ancak haksızlıklar ve adaletsizlikler meydana gelir. Hak ile bağını kopartmış, hak ile arasındaki mesafe kapatılmayacak derecede açılmış, hakka dönüşü mümkün olmayan insanlardan hak dilenilmez. Çünkü hak onların ihsan edeceği bir lütuf ve nimet değildir. Hak sadece hak olduğu için yapılır ve uygulanır. Hak insanların sınırlandırabileceği veya kısıtlayabileceği bir şey de değildir. Ancak hakkın değerini, nereye baktığını, dünya ve ahirette ki neticelerini bilen ve uygulamaya çalışan insanlara hak namına müracaat edilebilir. Onlardan hak talep edilebilir ve haklarımızın verilmesi istenilebilir. Yani kişinin önce hakka saygısı olması lazımdır. Hakkın ne olduğunun ve nereye baktığının farkında olması gerektir. Yoksa haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak namına müracaat etmek hakka karşı bir hürmetsizlik ve haksızlık olarak kayıtlara geçecektir.