Ramazan-ı Şerif ayında tutulan oruçların bize kazandırdığı büyük kârlara bu yazımızda değinmek istiyoruz. Cenab-ı Hak yeryüzünü bir nimet sofrası hâline getirmiş, bütün nimet çeşitlerini o sofrada dizmiş ve bizim istifademize sunmuştur. Hem de bu nimetler umulmadık yerlerden gelmektedir. Kemik gibi bir ağaç dalından bol sulu, kokulu, renkli, güzel kaplara sarılmış tatlı meyvelerin bizlerin ihtiyacına göre gelmesi ne kadar ilginçtir? Toprak altından ince bir sap ile yeryüzüne çıkan kavunlar, karpuzlar hangi fabrikalarda üretilmektedir? Bunlar ancak Cenab-ı Hakkın ihsanı değil midir? Bizim hizmetimize sunulmuş tüm nimetler için büyük bir şükür lazımdır. İşte insan yapması gerektiği şükrü gaflet nedeniyle unutmakta ve verilen nimetleri şükürsüz yemektedir. Ancak açlıkla o nimetlerin kıymetlerini anlayıp hakiki şükrü yapabilir. İşte, oruçtaki açlık vesilesiyle insan verilen nimetlerin kıymetini anlamakta, bir dilim ekmeğin, bir bardak suyun hiçbir şeye değişilmeyeceğini idrak ederek hakiki şükrünü yerine getirmektedir. Ramazan-ı Şerifte ehl-i iman muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelî’nin ziyafetine davet edilmiş bir surette, akşama yakın "buyurunuz" emrini bekliyorlar gibi bir ubudiyet tavrı gösterir. Emir gelmeden yiyemez, elini suya uzatamaz. Bu da göstermektedir ki insan o nimetlere malik değildir. Bu nedenle hakiki sahibi olan Cenab-ı Hakka lâyıkıyla şükretmelidir. Risale-i Nur külliyatından Ramazan Risalesi nimet kapılarını açacak şükür anahtarlarını her isteyenin eline vermektedir. Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.