Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin varlığı Cumhuriyetimizin teminatıdır. Güçlü meclis güçlü bir Cumhuriyet demektir. Çünkü Cumhuriyeti yaşatan demokrasidir. Demokrasi ise ancak milletin fikirlerinin ve hissiyatlarının yansıdığı bir meclisle sağlanabilir. Meclisin etkisinin azalması beraberinde azalan bir demokrasiyi ve demokrasisiz isimden ibaret bir Cumhuriyeti getirecektir. İsimden ibaret bir Cumhuriyetin altında ise kişisel güçlerin rekabeti meydan alır ve netice itibariyle tek şahıs iradesinde bir idare mekanizması oluşur. Cumhuriyetin kazandırdığı bütün demokratik haklar, özgürlükler ve kuvvetler meclis elinde toplanmalı ve buradan yine meclis marifetiyle millete sunulmalıdır. Eğer meclis elinde toplanmaz ise bu kuvvet şahısların keyfi kullanımına yani şahsi insaflarına kalacaktır. Bir taraf her hususta memnun edilirken diğer taraf sürekli mağdur ve mahrum edilecektir. Meclisten beklenen adil ve hakkaniyetli yaklaşımlar kişilerin nefis ve heveslerinden talep edilmek zorunda olunulacaktır. 1908 yılı meşrutiyet döneminde Ahmet Rıza Bey, Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi seçilmesi üzerine yaptığı teşekkür konuşmasında, “Hakimiyet-i milliyenin kuvvetli bir şekilde teessüsüne bihakkın çalışmak” gerektiğini vurgulayarak şöyle diyordu: “Maziden ibret alarak, diğer memleketlerde hakimiyet-i milliyenin kesintiye uğramasına sebep olan hatalardan sakınalım. Hüsnüniyet, azim ve sebat her işte muvaffakiyeti temin eder…” (27 Aralık 1908) Ahmet Rıza Bey, maziden ibret alarak millet hâkimiyetinin yansıdığı meclisi kesintiye uğratacak hatalardan sakınmak gerektiğini ifade etmiştir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde meclisin ehemmiyeti çok büyüktür. Meclis millete hizmet mercii olduğu gibi ayrıca hesap verme noktasıdır. Millet adına her türlü hesap orada sorulur. Millete hizmet kadar millete hesap vermekte bir vazifedir. Onun için bu büyük Cumhuriyet her konuda etkin olan güçlü bir meclisle ayakta kalabilir.