Cenaze ile ilgili açıklayıcı bilgiler
1- Ölmek üzere olan kişinin yanında Yasin okumalı, son sözünün kelime-i tevhid veya Allah sözü olması sağlanmalı,
2- Ölen kişinin bir an önce yıkanıp ölüm badesinden kurtulmalı, (böyle olunca yanında Yasin de okunabilir)
3- Ölünce vaveyla koparmadan, kadere isyan ifadelerinde bulunmadan göz yaşı dökülerek ağlanabilir.
4- Kabirden gelenlere helva, pide gibi sofra hazırlığı yapılmamalı, ancak uzaktan gelenlere öğün vakti ise, ölünün yakınları tarafından ikramda bulunulabilir.
5- Ölünün vasiyeti varsa, malının üçte birinden ıskatı yapılır. Vasiyeti yoksa varislerinin hepsinin rızası ile de yapılabilir. Devir usulü uygun değildir. Iskat caizdir. Iskat için tavsiyeye şayan olan: 60 fitre kefaret orucu, 30 fidye Ramazan orucu kazası için, 10 fitre de yemin kefareti için yekûn olarak 100 fitre bedeli fukaraya dağıtılmalıdır. Daha fazla parası yetiyorsa namaz ıskatı niyetiyle yine fakirlere dağıtılabilir.
6- Ölü çıkan haneye akrabaları ve komşuları tarafından yemek götürülüp birlikte yenmelidir. Bu hal, üç gün ya da daha fazla devam edebilir.
7- Ölünün ardından haftasına kadar fakirlere sadaka vermek, arkasından Kur'an okuyup bağışlamak, özellikle erzak poşetleri hazırlayıp bunları fakirlere vermek efdal olur. Bu konuda Efendimiz (sas), Hz. Cafer'in vefatında bunları önermiş ve 'sadaka dağıtmaya gücü yetmeyen ne yapsın?' sorusuna, 'iki rekât namaz kılsın ve sevabını bağışlasın' buyurmuştur.
8- Ölünün evinden ölü için ziyafet verilmesi çok çirkin bid'atlerden olup bundan mümkün olduğu kadar kaçınılmalıdır. Hatta böyle bir ziyafete iştirak edilmemelidir.
Fetavayi Bezzazi'ye ve Berika'da deniliyor ki;
"Kişi ölmeden önce, 'arkamdan bol derin yerimi yapın, ziyafet verin' diye vasiyet etse bu vasiyeti batıldır. Yerine getirilmesi gerekmez. Aynı zamanda böyle ziyafette bulunmak, küçük günahlardan ve bid'atlardandır. Hele vereseler içinde küçük yaştakiler olursa, o zaman böyle ziyafetler daha şen'i ve daha fenadır. Haramdır, yetim hakkı yenmiş olur."(İslam Fıkhı Zuhayli 3/97-98, Celal Yıldırım 2/90)
"Ölünün borçlarını ödemek istemeyen mirasçılar, öte yandan matem için bir sürü israfta bulunur, ziyafet verirler ki bunlar haram olan bid'atlardandır. Hele bu masraflar ölünün servetinden çıkar ve varisler arasında ergenlik çağma gelmemiş yetimler bulunursa, büsbütün haram olur. Bunları yiyen de gerçekte ateş yemiş olurlar."(Ahiret Günü Kitabı Abdülkadir Rahbavi; Tercüme: Lütfi Şentürk, Ahmet Serdaroğlu)
Ölen kişi hastalığında, oldukça maddi yönden de büyük sıkıntılar çekmiş, borçlar içerisinde ölmüş, geriye daha külfetli borçlarla ele günekarşı diyerek ziyafet masraflarına girmektedir. Üstelik Allah rızası bulunmayan şeylerden sevap hâsıl olmaz, dolayısıyle ölü de bundan istifade etmiş değildir. Maalesef hayatındaki sıkıntılarına katkıda bulunmayan nice evlatlar, ölüsü için el âleme karşı varını yoğunu dökmeye ve borçlarla bu âdeti yerine getirmeye çalışırlar. Oysaki İslam böyle külfetli şeyleri yüklemez, tam tersine "zorlaştırmayın, kolaylaştırın" prensibini ortaya koymuştur.
9- Ölünün yedisi, kırkı, elliikisi, yılı gibi durumları da bundan farksızdır. Gün sayarak belirli zamanlarda yapılanlar hayır gibi görünse de mekruhtur. Bütün bunlar Hıristiyanlardan ve Şamanizmden gelen şeylerdir. Halil Gönenç Hocamız Fetvalarında der ki; "Ölünün kırkıncı ve elliikinci günü ve yılı ile ilgili Hiçbir şey İslam'da varid olmamıştır. Böyle günler için mevlid ziyafetleri tertip etmek doğru değildir. Cahil halkın uydurduğu birer bid'attır. Ancak belli günler dışında, istenilen zamanlarda geçmişler için ziyafetler vermek ve mevlid okutmakta sakınca yoktur."(H. Gönenç Fetvaları, 1/211-258; Hayrettin Karaman, Günün Işığında sahife: 97-120)
10- Meyyitin defninden sonraki sabahı, kabir ziyaretlerinde bulunmayı âdet haline getirmek de İslam'da olmayan bid'atlerdendir. İslam'da kabir ziyareti ölümü hatırlattığı için mendup görülmüştür. Özellikle bayram ve cuma günlerinde yapılması müstehaptır. Bunun dışında her zaman ziyaret yapılabilir. Ancak belirli güne tahsis ederek onu değişmez hale getirmek çok yanlıştır. Sanki o gün kabir ziyareti vacibmiş gibi hatta farzın, vacibin terkinde beis görmeyenler, bunu herhalde yerine getirmek için borçlara da katlanarak; arabalar kiralayıp, kışın şiddetinde, yağmurun altında yerine getirmeyi adeta bir vecibe addeder. Özellikle sabah kabir ziyaretin de kabirden gelenlere çorba ziyafeti vererek masrafa girer. Efendimiz (sas)'in; "Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız" buyruğu ile bunu bağdaştırmak mümkün değildir. Aklı başında olup bunun önemini kavrayan bazı kardeşlerimiz, kabirde kalkıp "Yarın sabah ziyaretimiz yoktur" deme erdemliliğini göstermektedirler. Kendilerini tebrik eder ve Allah onlardan razı olsun deriz.
NOT: Ölünün haftasında ziyafet verme ve kabir ziyareti âdetlerinden kurtulmak kolay değildir. Bunlar kemikleşmiştir. Ancak aklı başında olan Müslümanlar, bunların yapılmaması için yakınlarına ciddi bir vasiyette bulunmalıdır.
Böyle bir vasiyeti yapmayanlara, arkasından bu günahlar yapılınca, meyyitin rahatsız olacağını, "Ölünün arkasından ağlamak ölüye azab verir" hadisini delil olarak gösterebiliriz.
Soru: Bu gibi ziyafetler Müslümanların birbirlerine karşı sevgi ve saygılarının artmasına sebep olmaz mı?
Cevap: Müslümanların böyle birlik ve beraberliğine, aralarındaki sevgi bağlarının kuvvetlenmesine sebep olabilecek sünnete uygun ziyafetler vardır. Bunlar; düğün ziyafeti, yeni ev, araba gibi şeyler alındığında komşu ve akrabalara ziyafet tertibi, çocuğun akika kurbanı, Hac daveti, belirli günler dışında geçmişleri için mevlid ve ziyafet tertibi v.s. Bunlar sünnete uygun ziyafetlerdir. Matem günlerinde ziyafet akla da aykırıdır. Sanki babasının ölümünü bekliyormuşcasına ziyafet veriliyor. İslam'a ve akla uygun olanı ise, neşeli günlerde ziyafet vermektir. Dolayısıyla Müslüman neyin ne zaman yapılacağını bilmeli, aksi halde düğün evinde ağlama, ölü evinde gülme gibi anlamsız olur.