Yüce hak, bir kulunu yakınlığına layık kıldı mı, ona ebedi lütuf şarabını tattırır. Zahirini gösterişten, münafıklıktan arıttırır; batının da kendisinden başkalarının sevgisini onun gönlüne sokmaz. Gizli lütfu gösterir ona. Böylece o, varlık aleminin hakikatine ibret gözüyle bakar. Sanat eserinden o eserin sahibini görür. Taktir edilmiş olanlardan, taktir edene ulaşır o, kul arık eserler usanır, o eseri yapan ile meşgul olmaya koyulur. Onun nazarında dünyanın bir önemi, bir tehlikesi kalmaz; hatta ahiret bile aklından geçmez. Gıdası sevgilinin zikri olur. Bedeni mabudunun özlemiyle heyecanlanır, o heyecanla nazlanır. Canı sevgilinin sevgisiyle yanar, erir. Ne çekinmeye gücü kalır, ne de itiraza kudreti. Halk katında ölüdür, rab katında diridir bunlar. Hz. peygamber, bunlar hakkında buyuruyor ki “ bu kullar aleme rahmettir; belalar onlarla kalkar, halkın emniyet kapısıdır onlar, rızık kapısı onların bereketi ile açılır, bela kapısı onların vesilesiyle kapanır.” Yağmura benzer onlar, nereye yağarlarsa bereket verirler yürüyen definedirler hayat bağışlarlar. Ab-ı hayatında kendisidirler. Toprağa yağsalar o, otopark buğday bitirir, nimetler verirler meyveler verir. Denize yağsalar o denizin sedefleri incilerle dolar; inciler mücevherler meydana gelir. Tahkik ehli bazı arifler derler ki bu “ kuruluk” tan maksat insanların cesetleri, bedenleri, suretleridir. Bunlar erenlerin sohbetlerinin bereketi ile bezenirler; ibadet, dua, merhamet, hayır, hasenat, sadakalar bu çeşit şeyler o kulların sohbetinden meydana gelir. “ denize yağmaktan” maksat gönülleri diriltmek gönül gözlerini açmak, gönülleri onların sohbeti ile aydınlatmak ve benzemektir. Can gelinini bilgi, marifet, şevk ve zevk mücevherleriyle süslemektir “ o azizler ki göze perdedirler, harabelerdeki (kab-ı kavseyn) dir ler gah mücahide kapısındadırlar gah mücahide meclisinde otururlar” sonunda vardılar, gönül odasının kapısında durdular. Allah’tan başka ne varsa hepsini gönüllerinden çıkarttılar. Cennet’ten, cehennemden, nefisten, bedenden ve daha nice şeylerden vaz geçtiler. Ancak hakkı dilemekten vaz geçmediler. Böyle olunca üç şey meydana çıktı: talip, talep ve matlup. Öyle bir mey içmişim ki , ruh onun Peyma nesi öyle sermest olmuşum ki akıl onun divanesi, bir duman geldi de, o mum dan bana bir kıvılcım attı ki, güneş onun pervanesi.
Kab-ı kavseyn: Hz. Muhammed (sav) in isra suresine göre Allah ile görüştü koordinat. Mücahide: salikin nefis, şeytan ve düşmanla mücadele etmesi anlamına tasavvuf terimidir.