Gerçek amacını gizleyerek varacağı hedefe doğru ilerlemeyi sürdürmeye istismar diyoruz. Cinsel istismar, din istismarı insanların ilgi duyduğu konuları kullanarak gizli emellerini gizleyerek yapılanlar istismardır. Dünyada Siyonizm’in ya da gerçek anlamıyla emperyalizm sık sık müracaat ettiği Ülkemizde de tarikat, cemaat ve siyasilerin sık başvurulduğu bir enstrüman olarak istismarı görebiliyoruz. Gündemde olan bilmem ne cemaatinin, bilmem ne kolunun temsilcilerinin adının karıştığı kadının cinsel istismarının su yüzüne çıktığı olay ne ilktir ne de son olacaktır. Bu vesileyle tarikat ve cemaatlerin tarihi silsile içerisindeki durumlarına kısaca değinmek gerekli olmuştur.
Hicri 3 ve 9. Asırlarından itibaren tarikatlar teşkilatlanmaya başlamıştır. İslam’ın çeşitli Ülkelere, bilhassa Anadolu’ya, balkanlara yayılmasında rol üstlenmişlerdir. Zamanla bu hareketlerde çeşitli etkenlerle sapmaların olduğu bir gerçektir. Küfür, gizli şirk sınırdan İslam’ı mükemmel bir şekilde yaşamaya kadar geniş bir yelpazeye, yayılmıştır. Kur’an ve sünnete ters düşen tasavvuf hareketlerini reddeden İslam alimleri, İslam’ı ölçüler içinde kalanlara hüsnü kabul göstermişlerdir. Şunu hemen belirtelim ki bir Müslümanın İslam’ı yaşaması için tarikat ve cemaate girmesi şart değildir. Bu gün tarikat, cemaat ve kolları, çoğunlukla ehil olmayan ve çıkarcıların elinde olduğundan bir tuzak gibi olmuştur. (Halil gönenç, günümüz meselelerine vefalar 259) müritlerinin ayyuka çıkardığı grup liderleri, bunu engellemek yerine kendilerini dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için çabalamakta, siyasilerle pazarlık etmekten sakınmamaktadır. Atasına, ülkesine, dinine hizmet yerine şeyhine, liderine hizmeti yeğlemekte olan miskin insanlar topluluğu geçmişte vatan toprağına savunarak asker bulunmasında sıkıntıya bile sebep olmuştur. Atatürk’ün tekke ve zaviyeleri kapatmasını bu anlamda taktir etmek gerekir. Oku emriyle başlayan İslam, türlü istismarlarla okumayan, anlamayan, araştırmayan insanların yığınağı yapılması istendi. Ben bilmem şeyhim bilir, ben bilmem liderim bilir anlayışı istismarların başarısıdır ve üzücüdür. 611 yılından bu yana sözde dini siyasal ve ekonomik hırs, kıskançlık ve saldırganlık, insana, hakikate, hakka, akla ve vicdana karşı her türlü istismar unsurlarını kullanarak yapıldı ve de yapılmaktadır. Millet düşmanlarının sürekli kullandıkları laiklik istismarı bu ülkede yıllar yılı insanımızı dininden soğutma aracı olarak kullanılmıştır. Bu yüzden ülkesini terk edip dışarıda okumak zorunda kalan beyinler olmuştur. Muhteşem, Türkiye’nin olmazsa olmaz şartlarından biri (DİN DÜŞMANLIĞI GİBİ DİN İSTİSMARLARININ DA BİTTİĞİ) laiklik anlayışıdır. Çoğumuz okumuyoruz es geçiyoruz ama yapraklı duvar takvimlerinden diyanet takviminin 7 Aralık 2022 sahifesinde bakın neler yazılı: “ din istismarı, dinin manevi otoritesini kullanarak, maddi kazanç, güç, şöhret, ve makam elde etmektedir. Dini istismar edenler Allah’la ve Peygamberimizle görüştüklerini iddia ederek insanların iradelerini teslim almaya yeltenir. Hatasız ve masum oldukları yalanıyla kendilerini hakikatin yegane temsilcisi gibi göstermeye çalışır. Sözde keramet ve rüyalarla bidat ve hurafelerle saf Müslümanları yönetmek ister. Din istismarcıları, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlar, ötekileştirir, hatta tekfir eder… Din istismarı karşısında her birimize düşen, ferasetli ve basiretli davranmaktır. İslam tahrif ve istismar etmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz.”