Yaşadığımız coğrafya, yer altı, yerüstü, tarihsel bakımlardan dünyanın en şanslı yerlerindendir. Dünyada bilinen BOR rezervlerinin %65’i Türkiye’dedir. 2,5 milyar tonluk rezerv 1,5 Trilyon Dolar değerindedir. ETİ Holding’in BOR’u rafine edecek yeterli tesise sahip olması halinde tonu 4-50 dolarlardan dışarıya satılan bu işlenmedik ürün , BİN dolarları aşabilmekten mahrum kalmaktadır. Son yıllarda devlet politikası haline getirilen yatırımlarla bu konuda gelişmelerin olması sevindiricidir.
Yine ülkemizde 7000 Ton civarında altın rezervi olduğu bilinmektedir. Yapılan saha çalışmalarında bu miktarın artabileceği anlaşılmıştır. Parasal değeri 450 milyar dolardır. Altın kaynağına sahip olup da bunu değerlendiremeyen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Üzülerek belirtelim ki Türkiye her yıl Almanya’dan 2 milyar dolar civarında işlenmiş altın ithal etmektedir. Kendi kaynaklarımızı kendimiz işlememiz halinde yapabileceğimiz tasarrufu bilebilmek için uzman olmaya gerek yok.
Mermerde 10 milyon tonluk tüketimimizin yarısını ithal etmekteyiz. Mermerin muadili olan graniti de yurtdışından getirerek kaynak israfına yol açılmaktadır. Kaldı ki Türkiye diğer madenlerde olduğu gibi son derece zengin mermer yataklarına sahip bir ülkedir. Ham mermerin ihracatının yasaklanması, işlenmiş mermerin dış satışının teşviki gerekmektedir.
Petrol ve doğalgaz kaynaklarının araştırılmasına yönelik bütçeden daha fazla kaynak ayrılması halinde ayrılan bu meblağların çarpan katsayısıyla ülkemize katkı yapacağı kuşkusuzdur. Öyle ya ülkemizin güneyi ve doğusunda bitişik ülkelerde petrol varsa, topraklarımızda da vardır. Mavi vatan tabir ettiğimiz denizlerimizde de doğalgazın olduğunu hep beraber görmekteyiz.
Dünyada petrol yataklarının 50-60 yıl Doğalgazında 90 yıl civarında tükeneceği tahmin edilmektedir. Bunların yerine ikame edilecek BOR, biyo yakıtlar, güneş enerjisi gibi alternatif ve de HİBRİT motorlu araçların tercihiyle fevkalade tasarruf sağlanabilecektir.
Türkiye, hidrolik, güneş, rüzgar, jeotermal, biyogaz gibi yenilenebilir enerji potansiyelini kullandığında enerji tüketiminin önemli bir kısmını karşılar, dışa bağımlılıktan da o oranda kurtulabilir. Bu politikalara önem vermekle çevresel felaketlerin önlenmesine, sera gazının salınımının azalmasına, iklim değişikliklerinin minimize edilmesine katkıda bulunabilir.
Tarım konusunda da fevkalade kaynaklara sahip olduğumuz bir hakikattir. Ama bu kaynakların kullanımında akılcı davrandığımız söylenemez. Tamamı Konya ilimiz kadar olan Hollanda’nın ihraç ettiği tarım ürünlerinden elde ettiği kazanç dudak uçuklatan meblağlardadır. Üretimi teşvik edecek yerde, tüketimi teşvik edersek, tohum, ilaç, mazot gibi girdilerde dışa bağımlılığı azaltmazsak, tarım arazilerine şehirler kurarsak bir yere varamayız. Tarımla ilgilenenler azalır, köyler boşalarak çiftçi şehirlere göç ederse sorunlar yumağı büyüdükçe büyür.
Uzun süre Avrupa Birliği toplam bütçesinin % 50 ‘sini tarım desteklerine ayırmıştır. Sürdürülebilir gıda güvenliği için tarım devamlı desteklenmelidir. Ülkemizde ise gayri milli hasılanın en az %1’inin tarımsal desteklere ayrılması lütfen yasal zorunluluk haline getirilmiştir. Toprak, iklim, ürün çeşitliliği açısından avantajlı olan Türkiye, stratejik gıda ürünlerinde kendi ihtiyaçlarını karşılama potansiyeline sahiptir. Başta sıvı yağ, pamuk, et ve et ürünleri, buğday ve saman olmak üzere önemli tarım ürünlerinin ithal ediliyor olmasını hayretle karşılamayanlara şaşmak lazım.
Hayvancılıkta da önemli potansiyelimiz olmakla beraber makro planlamalar yapılmadığı, Tarım politikalarındaki yanlışlar nedeniyle istediğimiz yerden çok uzaktayız. Her ne kadar hayvan varlığı yerli ırkların kültür ırklarına dönüştürüldüğü ileri sürülse de artan nüfusun ihtiyacını karşılamaktan uzaktır. Nüfus % 30 arttığı yerde koyun ve keçi sayıları yarı yarıya azalmıştır. Büyükbaş hayvan sayısı artan nüfusa rağmen 15-20 yıldır hiç değişmemiştir.
Tarım ve hayvancılık birbirini tamamlayan politikalarla desteklenmelidir. Yabancılara arazi toprak satışından vazgeçilmelidir. Sulama, toprak koruma, gübreleme, tohumluk ve ilaç kullanımı tekniğine uygun olarak geliştirilerek çiftçinin gelirleri artırılmalı, karşılıksız destekler gerçek üreticiye, yani ziraatla geçimini temin edenlere ulaşacak şekilde verilmelidir. Siyasi çıkarlara veya yandaş kayırmalarına yönelik olmamalıdır. Ziraat Bankası, ilmi verilerle kendini geliştiren Hollanda’nın Robobank’ını onların izlediği yöntemleri izleyerek Türkiye’yi önü alınamaz ülkeler yarışına sokmak için neyi bekliyor?
Türkiye tarımda tekrar kendi kendine yeterli ülke haline gelmedikçe hayat pahalılığı bitmez
Tekstil ve Gıda sanayi gibi tarıma dayalı sanayide her yerde aranılan marka ürünler üreterek dünya liderliğine soyunmalıdır. Ülkemizin coğrafi konumu, iklim, toprak, biyoçeşitlilik özelliklerine bakıldığında bu potansiyele sahip olduğu fazlasıyla görülür.
Yukarıda az bir başlıkta belirttiğimiz yeraltı, yerüstü doğal kaynaklarımızın, tarihsel, bilimsel sentezlerle koordine edilerek iyi niyetle yola çıkıldığında aşılamayacak engellerin, ulaşılamayacak hedeflerin olmadığı konusunda milletin hemfikir olacağı kesindir.
Bunları görecek gözlere, işitecek kulaklara, kavrayacak izanlara muhtacız.
Himmet KASAL
Himmet kasal Bey’in, Her zaman olduğu gibi benzersiz fikir ve düşüncelerini ifade edebilmeleri İçin gazetenizde yer vermenizden dolayı müteşekkirim selam ve saygılarımı sunarım