Malumunuz Ramazan ayını geride bıraktık. Ramazan’da sahura kalkıyorduk. Ramaza’ın son gecesi yine sahura kalkmışken Youtube’den her gün yayın yapan Serdar Tuncer’in programını izliyorum. Serdar Tuncer’e de büyük üstat Dursun Ali Erzincanlı konuk olmuş. Dursun Ali Erzincanlıyı bilmeyeniniz yoktur sanırım. Şiirleriyle bana göre Peygamberi en iyi anlatan kişi olarak tarihe geçmeli. Her neyse bir yandan ikili arasında geçen sohbeti ve diyalogu dinliyor bir yandan da tutacağımız oruç öncesi sahurumuzu yapıyoruz. Konu malum bu İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları ve Filistin halkına zulmü. Burada söze giren Dursun Ali Erzincanlı öyle bir laf etti ki inanın ben yerin dibine girdim. Erzincanlı, “Tek başına namaz kılanlarınki de cahil cesareti. Haydi cemaatle namaz kılarken birilerinin ardına falan saklanırsın ama tek başına rabbinin karşısına çıkıp Müslümanlara zulüm edilirken, Müslümanların Mescid-i yanarken Rabbine ibadet edip dualarla bir şeyler isteyeceksin, gerçekten cahil cesareti” dedi. Şimdi bu sözleri duyunca lokmaların boğazıma düğümlendi. Yani burada namaz kılmayanlar demedi, namaz kılmayanlar neyine güvenip de namaz kılmıyor falan demedi. Düpedüz tek başına namaz kılanların ki cahil cesareti dedi. O andan sonra da sahur bitti zaten benim için. Genel manada Afyon gündemiyle ilgili yazılar yazarım ama bugün gerçekten bu konuyu yazmasak, Türkeli Gazetesi gibi köklü bir yayın kuruluşunda buna yer vermesek olmazdı. Biz Müslümanlar Allah aşkına ne yapıyoruz? Enfal Suresi 16. Ayette bakınız ne diyor: “Kim savaş için yer değiştirmek veya başka bir birliğe katılmak amacıyla olmaksızın savaş sırasında düşmana arkasını dönüp kaçarsa Allah’ın öfkesine uğramış olur, onun varacağı yer cehennemdir, ne kötü bir son!” Peygamber efendimiz Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya oradan da göğe yükselip Allah ile görüşmedi mi? Yani Mescid-i Aksa bizim en kutsallarımızdan. Bizim Kutsalımıza savaş açıyorlar, saldırıyorlar ve aynı zamanda tüm Ümmete açılan bu savaş karşısında biz ne yapıyoruz? Susuyoruz. Öyle sosyal medyada bir iki süslü sözler etmekle olmaz bu işler. 9 milyon nüfuslu bir topluluk, 1,5 milyarlık Müslüman’ın peygamber emanetine el uzatabiliyor ve bizde hiş bir şey yapmıyorsak bunun adı düpedüz savaştan kaçmaktır. Hiç birbirimizi kandırmayalım böyle susmaya, hiçbir şey yapmamaya devam edersek ayette de belirtildiği üzere bizim varacağımız tek yer cehennem olacaktır.
VAKA SAYILARI DÜŞTA AMA KALICI DEĞİL
Artık anladık ki bu pandemi sürecinde gevşersek vaka sayısı artıyor, kapanırsak azalıyor… Afyonkarahisar’da tam kapanma öncesi vaka sayısı bir hayli artmıştı. Şimdilerde Vaka sayısına baktığımızda ilimiz genelinde bin 600 vaka var ve bunlardan sadece 80’i Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde tedavi görüyor.
Gerçekten bu rakamlar öncesine bakarak çok iyi. Ancak maalesef ne zaman vaka sayılarını düşürsek ardından tekrar yükseliyor. Toplum olarak henüz tam anlamışla bilinçlenmiş değiliz. Tam kapanma günlerinde hafta sonu malum pazarlar bir günlüğüne açılmıştı. Açıldı açılmasına ancak fiyatlar manav ve market fiyatlarıyla aynı ve çeşit ise çok azdı. Ama ona rağmen vatandaş sırf gezip tozmak içinde olsa pazarlara akın etti. Bizlerde evimizin ihtiyacını karşılamak için gittiğimiz pazardan eli boş dönünce sakin sakin marketten alışverişimizi yapalım dedik. Dedik demesine ama marketlerde öyle bir kalabalık vardı ki akıllara zarar. Manav reyonunda görevli arkadaş “Ağabey biz bugün Pazar açıldı, yoğunluk olmaz derken, bu reyonumuz en yoğun günlerden birini yaşıyor” dedi. Yani pazardan umduğunu bulamayan marketlere yönelmişti.
Durum böyle iken vaka sayılarında kalıcı bir düşüşten söz etmek henüz mümkün gözükmüyor sanırım.
KURAKLIK VE KITLIK KAPIDA
Geçtiğimiz yaz aylarının sonlarına doğru gerçek manada bir kuraklık söz konusu idi daha sonra Kışın geç başlamasıyla birlikte Kış aylarının ilk çeyreğine kadar bu kuraklık devam etti. Neyse ki Kış ayının son dönemleri biraz kar yağışlı geçti de barajlar bir nebze olsun suya kavuştu. Ancak geldiğimiz noktada yine Kuraklıkla karşı karşıyayız.
Özellikle kuru tarım yapılan mahsuller için son 20 günlük bir süreçte ki bunu ilimiz için söylüyorum, herhangi bir yağış alamazsak bu yıl ekilen mahsullerini de çiftçiler maalesef kaldıramayacak. Bugün Gaziantep gibi sıcak iklime sahip bölgelerde kuraklık nedeniyle çiftçiler tarlalarının bozmak zorunda kaldı. Tabi ki yavaş yavaş bu tehlike çanları ilimiz gibi yazın biraz geç başladığı illere doğru geliyor. Bu noktada tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu noktada acil olarak bir eylem planı hazırlaması geriyor. Zaten pandemi nedeniyle kısıtlı miktarda yapılan üretim birde kuraklıkla birleşirse gerçek manada halimiz nice olur.
Hayvancılıkla uğraşan kesimin büyük bir bölümünü oluşturan arpa ve saman’ın bu yıl kuraklık nedeniyle olmaması gerçekten bu sektörü bitirme noktasına getirir. Bugün itibariyle yüzde 70’e kadar artan yem fiyatlarına yeni zamlarda eklenirse, hayvancılık yapılamaz hale gelir ve birçok irili ufaklı işletme tarım ve hayvancılıktan çekilmek zorunda kalır. Tarım ve Orman Bakanımı Sayın Pakdemirli den bir açıklama bekleyen çiftçiler için bir nebzede olsa tercüme olmak istedik. Umarız en kısa zamanda yağmurlar yağar ve bizimde yukarıda belirttiğimiz senaryolar gerçekleşmez…