Asıl adı, Yusuf bin, Ali olan ve İstanbul'da Türbesi bulunan, Sümbül Sinan Efendi.
Bir gün dergahta, Hızır (A.S) ile otururken, Musa Kasım Efendi gelir şeyhi Sümbül Efendi'nin elini öper.
Sümbül Efendi evladım Musa bu hızırdır der ve onun da elini öpmesini ister, Musa Kasım tekrar şeyhi'nin elini öper.
Hızır Aleyhisselam dayanamaz o "hazırı bulmuş ne yapsın hızırı der" Ve döner, Musa Kasım Efendi'ye der ki.
Senin ismin bundan sonra Merkez Efendi olsun sen, Merkezi bulmuşsun der. Musa Kasım Efendi bu olaydan sonra, Merkez Efendi olarak tanınır ve bilinir.
Rivayet edilen başka bir menkıbede şöyle dir, Sümbülü Sinan Hazretleri bir gün dervişleriyle toplanıp sohbet ederler ve yukarıdaki yaşanan olayı dervişlere anlatmanın yolunu arar.
Bunun için de bir konu üzerinde dervişlerini imtihana tabi tutar der ki, Allahû Teâlâ dünyayı yeniden yaratmış olsaydı nasıl bir dünya yaratmasını isterdiniz diye dervişlerine tek tek sorar.
Hepsi de bu soruya öyle cevap vermeliyim, ki dergâhın en gözdesi ben olmalıyım diye fikir yürütmeye başlarlar.
Kimisi bizim dergâh'ımıza karşı olanları yok eder, Bizi sevenleri koruyup kollardım der,
Kimisi Efendim namazını kılmayanlara şunu yapardım, Kimisi orucunu tutmayanlara bunu yapardım derler, ama sıra.
Musak Kasım Efendi'ye gelir evladım sen nasıl bir dünya isterdin söyle bakalım der hocası.
Efendim ben aynen bugünkü gibi olmasını her şeyin yerli yerinde merkezinde kalmasını arzu ederim der çünkü.
Rabbimiz en güzel ve en iyisini yaratmıştır, Fazlalık ve eksiklik aczin ifadesidir. Allah eksiklikten müstağnidir her şeyi merkezinde yaratmıştır der.
Hocası tam, da bu cevabı bekler ve derki.
Diğer dervişlerin yanında evladım, Musa Kasım sen işi merkezine koydun adın bundan böyle, Merkezefendi olsun der ve o gün o gündür Musa Kasım Efendi Merkez Efendi olarak tanınır ve bilinir.