Bir derviş berberde tıraş olurken mahallenin kabadayısı gelir ve tıraş olan dervişin başına vurarak kalk bakalım kabak tıraş sırası bizde der.
Dövene elsiz, sövene dilsiz, olan halktan gelenin, Hak'tan geldiğine inanan derviş sabreder (Kabadayı'nın bu densizliğine).
Kabadayıya berber'de bir şey diyemez.
Derviş lâ havle ya sabır diyerek berber koltuğundan kalkar sırasını kabadayıya verir ve beklemeye başlar.
Fakat kabadayı'nın dili durmaz tıraş boyunca kabak aşağı, kabak yukarı, hakarete devam eder, dervişi sürekli aşağılar derviş hiç sesini çıkarmaz.
Kabadayı'nın tıraşı bitince tam Kapıdan çıkarken dervişin kafasına yine bir şaplak yapıştırır ve gülerek kabak diye dükkân'ın kapısından çıkar ama sokağa adamını atar atmaz kontrolden çıkmış bir at arabası kabadayı'yı altına alır feci şekilde sürükleyerek ezer.
Bu manzarayı gören berber derviş'e dönerek biraz ağır olmadı mı der derviş.
Hayır kaba dayının hakaretleri gayetullah'a dokunur diye aklıma geldi ve içimden hakkımı da helâl ettim der.
Ama bu kabağın da bir sahibi'nin olduğunu unuttu der.
Gelin hey gardaşlar, Hakk'a gidelim.
Tevhid suyundan abdest edelim.
Efal, Allah'ındır böyle bilelim. İkilikten geçip Hu Allah diyelim.
Mevlana Hazretleri'nin güzel sözleri.
Küsüp darılmak için bahaneler arama sevip sevilmek için çareler ara.
Bozuk olunca maya ne ar tanır ne haya.
Odun yanınca kül olur insan yanınca kul olur.
Unutma ki ayağına batan dikenler aradığın gülün habercisidir.
Dost ise düşünme ver ömrünü gitsin dost değilse hiç bekletme yol ver gitsin.
Kalp denizdir dil kıyıdır denizde ne varsa kıyıya o vurur.