Hayat pahalılığı 52 yıllık yaşamımın zirvesinde.
Bugün aldığını yarım aynı fiyattan anlam imkansız.
Eskiden para pul oldu derlerdi.
Bir para koleksiyoneri olarak bunun sadece değersiz olduğunu anlatmak için kullanıldığını sanıyordum.
Aslı tam olarak o değilmiş.
Elbette o da var ama eskiden ortası delik paralar vardı.
Yarım kuruş, 1 kuruş, iki buçuk kurşlar vardı.
Elbette birçoğunuz bu paraları bilmeye bilir.
Bu paralar ilerleyen yıllarda değerini yitirince özellikle köy yerlerinde vatandaş elinde kalan delikli kuruşları çivi çakarken pul yerine kullanmaya başlamış.
Yani aslında yine işe yaramış.
Sonrada dilimize paramız pul oldu diye yerleşmiş ve hala kullanılan bir söz.
Mesela eskiden ‘hava bedava su bedava oh hayat sana güzel’ derlerdi.
Artık günümüzde su bedava değil.
Allah’ın dereden, ırmaklardan akan suyunu şişeye koydular bedava su kalmadı.
Sokak çeşmeleri vardı.
Gidip herkes suyunu bedavaya doldurdu.
Evlere şebeke ile bağlandı ve kullandığın kadar suyun parasını ödüyorsun.
Su artık bedava değil.
Hava?
Şimdilik bir tek elimizde o kaldı gibi.
Ama temiz ve sağlıklı hava almak içinde bedel ödüyoruz.
Çevre temizlik vergisi ve benzeri vergiler var.
Şehir hayatıyla birlikte her şey paralı olmaya başladı.
Adım attığımız her an bir şeylere para ödüyoruz.
Yaşamak ne kadar zorlaştı değil mi?
Ama hayatımızda hala bedava olan, beleş olan şeylerde var.
Sabah kalktınız eşinize çocuklarınıza günaydın demek bedava.
Onlara sarılmak bedava.
Sokağa çıktınız yolda ilk karşılaştığınız temizlik görevlisine, “Günaydın ağabeyciğim kolay gelsin, nasılsın?” demek bedava.
Sokak hayvanları ile birlikte yürümek onlarla konuşmak ve hatta elinizi sırtlarına koyup sevmek bedava.
Gülümsemek var mesela.
Gülümsemek etrafa pozitif enerji yaymak bedava.
Hiç tanımadığınız birine selam vermek bedava.
Yürümek mesela.
Yürümek bedava.
Karşılıksız insanlara iyilik yapmak, dostluk, arkadaşlık bedava.
Gördünüz mü hayatımızda bu kadar pahalılığa karşılık birçok bedava şeyde varmış.
Ben beleş olan şeyleri seviyorum.
Her gün birçoğunu doya doya kullanıyorum.
Ne cebimden para çıkıyor, ne sermayeden yiyorum.
Gülümsüyorum, her sabah hiç tanımadığım temizlik görevlilerine selam verip kolay gelsin diyorum.
Yürüyorum.
Seviyorum.
Paylaşıyorum.
Mutluyum.
Huzurluyum.
“Kendinle Mutlu olamıyorsan Hiç Kimseyi Mutlu Edemezsin.”
Önce kendimizle mutlu olmayı deneyin.
Sonra?
Sonrası kolay zaten.
************** **************** *************
DP’den düzeltme talebi
Dünkü yazımda Demokrat Parti Afyonkarahisar İl Kongresi için bir yazı yazmıştım.
17 kişilik yönetim kurulu listesinde bir tek kadın var.
Kadınlardan korkuyorlar diye yazmıştım.
İl Başkanı Hikmet Bülbül aradı.
“Ömer bey, Balı Yağız kadın değil erkek.
Onu düzeltmenizi rica ediyorum.
Kadın konusunda söylediklerinize katılıyorum”
Güler misin ağlar mısın?
17 kişi içinde bir tane bile kadın yönetim kurulu üyesi bulamayan bir parti.
Benim eksikliğim Balı isimin bir kadın adı olabileceğini düşündüm.
Oysa o da erkekmiş.
İş hayatında, Siyasette, yaşamda daha fazla kadın olması gerekirken DP’nin yönetiminde bir tane bile kadın almayan Hikmet Bülbül’e ne desem bilemedim.
Neyse bu onların sorunu.
Sanırım kadınlardan korkuyorlar, ürküyorlar.
Sayın başkan kadınlar sizi yemez merak etmeyin.