Bizim kuşak mektup yazan, mektup bekleyen kuşak.
Anneye, babaya, askerdeki ağabeye, gurbetteki eşe dosta.
Ve en önemlisi de sevgiliye.
Kaçınız sevgilisine mektup yazdı.
Hani sevgiliniz karşınızda el ele göz gözesiniz.
İçinizden neler geçer neler, ama o sözcükler bir türlü dilinizden dökülmez.
Ağzınız kurur, kalbiniz dörtnala koşan deli taylar gibi olur.
Bir türlü söylemek istediklerinizi söyleyemezsiniz.
Kahredersiniz!
Sonra elinize kağıdı kalemi alıp başlarsınız yazmaya.
Bazen bir şiir olarak, bazen güzel bir şarkı sözleriyle, bazen içinizden geçenleri yazıp, “Seni seviyorum” dersiniz.
Sevgiliye bir ara mektubu verirsiniz, “Ben gittikten sonra aç” dersiniz.
Giderken de geri dönüp bakarsınız açıyor mu açmıyor mu? Diye.
Neyse neler yazdık yine.
Konu neydi biz ne yazdık, yaşlanmaya başlıyorum galiba.
Konu, mektup evet.
Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’le 10 yıldır tanışırız.
Zaman zaman bir yerlerde karşılaşıp ayaküstü konuşuruz.
Burhanettin Çoban Başkanım zırt pırt randevu almadan gelip bir şeyler istiyordu dedi ya.
Allah iyiliğini versin adam sanki bana Afyon’u bağışladı.
Neyse konuyu dağıtmayalım.
Başkanlarımız çok yoğun, şehrin onca sorunu varken benimle niye zaman harcasın.
Türkeli’de bana koca bir sayfa vermiş ne kadar istersem o kadar yazıyorum.
Randevu iste, kim bilir ne zaman verecekler, git olayı anlat, başkanın zaten kafasında kırk tilki dolaşıyor birde benim AKM olayını mı dinleyecek.
Bir kulağından girer diğerinden çıkar bana da, “Evet Ömer bey ilgilenelim inşallah” der ve gönderir.
Niye şimdi o kadar işin gücün arasında başkanı ziyaret edip vaktini alayım.
Ordu bulvarında Afyon Lisesi köşesinde bulunan daha çok Afyonkarahisar Belediyesi Evlendirme Müdürlüğü olarak bildiğimiz tarihi binanın önünden her geçtiğimde içim acıyordu.
Hadi Afyonkarahisar Belediyesinden kimse burayı görmüyor.
Hadi her gün o binada çalışanların gözüne takılmıyor.
Hadi Kent Konseyi Üyeleri ve Başkanının gözüne takılmıyor.
Hadi bizim gazetecilerinde gözüne takılmıyor.
“Yuh sana Ömer Mazi yuh” dedim.
Senin de mi gözüne takılmıyor dedim.
İçimdeki sesi dinledim ve dünkü köşe yazımı bu konuya ayırdım.
Birazda mektup yazar gibi, “Mehmet Zeybek Başkana Sevgilerimle” diye.
Biraz hiciv yaptık, biraz iğneledik, biraz uyardık biraz hatırlattık.
Ama konuyu da tas tamam anlattık yani.
Bina sizinse sahip çıkın, koruyun, kollayın restore edin?
Yok zaten orası eskiden Afyon Lisesinin diyorsanız devredin biz toplaşıp restore ettirelim dedik.
Neyse mektup yerini bulmuş.
Sabah sabah güne Mehmet Zeybek başkanın telefonuyla başladık.
Başkan Zeybek, “Terzi kendi söküğünü dikemiyormuş demek ki!” diyerek konuşmaya başladı.
“Çok doğru o binayı ciddi bir şekilde elden geçirmek lazım.
Şu anda Uzunçarşı’da işler hafiflemek üzere hemen oradan sonra Afyonkarahisar Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’ni aslına uygun bir biçimde restore edeceğiz.
Sıvanın altında ne var bilmiyorum, taş ya da tuğlaysa orijinal haline göre döndürüp güzel bir görünüşe kavuştururuz.
Orada basmışlar sıvayı, üzerine boya atmışlar.
Sıva dökülmeye başlanmış.
Uzun süredir de kimse bakım yapmadığı için maalesef bu günlere kadar gelmiş.
Size ve Türkeli gazetesine teşekkür ederim olayı gündeme getirip bizi de uyardığınız için” dedi.
Bir kere Başkan Mehmet Zeybek’e teşekkür ediyorum.
Yazıyı okur okumaz açıp gerekenin yapılacağını söylediği için.
Terzi kendi söküğünü dikemezmiş derler diyerek öze eleştiri yaptığı için.
Bazen bir şey yazdığınızda karşı tarafın ruh hali bozuluyor.
Vay Türkeli bunu nasıl yazar.
Vay siz buna nasıl izin verirsiniz.
Yahu güzel kardeşim biz gazeteciyiz.
Gazetecilik yapmaya çalışıyoruz sizlere rağmen.
Bu kentin sorunlarına bizde sizin gibi gözümüzü yumarsak, kulağımızı tıkarsak, ağzımızı kapatırsak nasıl düzelecek bazı şeyler.
Bizim asli görevimiz sizin haber bültenlerinizi yayınlamak değil.
Bizim görevimiz sizin yapmadıklarınızı, görmediklerini, duymadıklarınızı gözünüzün önüne getirerek sunmak.
Elbette sizlerinde birazcık huzurunuzu, keyfinizi kaçırmakta var işin içinde.
Mehmet Zeybek başkana duyarlılığı için teşekkür ediyorum.
Bu şehir sizin, bizim, burada yaşayan herkesin.
Unutmayın belediye başkanı, milletvekili, muhtar ve kurum idarecileri bizim ve bu şehirde yaşayanlara hizmet etmek, bizlerin ihtiyaçlarını, sorunlarını ve taleplerini bizim adımıza yapması gereken kişiler.
Yani onlar bizim patronumuz değil.
Bizim oylarımızla bizim temsilcilerimiz.
Kendi seçtiğimiz kişilere de bırakında şehrin sorunlarını hatırlatma hakkımız olsun.
Hem Afyonkarahisar’da yaşayan bir vatandaş olarak.
Hem de bu şehirde gazetecilik yapan biri olarak.
Hadi bakalım, Başkan Mehmet Zeybek tam olarak bir tarih vermedi.
Uzunçarşı’da işler hafifledikten sonra dedi.
Bu da birkaç hafta bilemedin birkaç ay sonra demek.
Benim anladığım Aralık ayında bir çalışma göreceğiz demek.
Aralık ayına kadar bekleriz.
Sonra haber takibi açısından “Başkanım ne oldu AKM konusu?” diye yeniden yazmaya başlarız.