Sevgi ve nefret dili
Dünyayı güzellikler kurtaracak.
Sevgi dili.
Barış ve kaynaşma.
Yurtta barış dünyada barış.
Yunus Emre
Gelin tanış olalım,
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz
Ne güzel demiş Hz. Mevlana,
Yaşamak direnmektir Sevmek ise güvenmektir.
Devlet büyükleri, politikacılar, yöneticilerin dili bozuldu.
Oysa herkes her ortamda güzel sözlerle başlarlar, Yunus Emre’den Mevlana’dan ve diğer önemli isimlerden güzel sevgi dörtlükleri okurlardı.
Yaşı kemale erenler bilir eski Türkiye ne güzeldi.
Kimse kimseden bu kadar nefret etmezdi.
Kimse kimseye bu kadar nefretle bakmazdı.
Terörist demezdi.
Terör ve terörist sadece PKK’ydı.
Şimdi sana karşı çıkan kim varsa terörist deniliyor.
Bu çok yanlış.
Bakın siyasi partilerin genel başkanlarına.
Hepsi torun torba sahibi adamlar.
Her akşam çıkıyorlar televizyonda bir birine demediğini bırakmıyor.
Biz kendi aramızda, hatta kızdığımız birine bile demeyeceğimiz lafları 70-80 yaşındaki genel başkanlar söylüyor.
Onların o kin ve nefret sözleri alt katmanlardaki taraftarlarına da yansıyor.
Sonra sokakta rakip olan kişiye terörist demeye başlıyor.
Oysa yıllardır aynı şehirde, ilçede, kasabada, köyde yaşadığı çocukluğunu bildiği, birlikte okula gittiği, oyun oynadığı kişiye sırf farklı partili diye öfke ve nefretle bakıyor.
Ne kadar acı ve yazık bir durum.
Haberler bitiyor akşam ailecek televizyonun karşısına geçiyorsunuz.
Diziler başlıyor.
Kaç tane ailecek izleyeceğiniz dizi var.
Dizilerimizin birçoğu kavga, mafya, silahların konuştuğu kendi adaletini kendilerinin sağladıkları vurdulu kırdılı diziler.
Ve birçoğu da entrika, bir birini aldatan, çok eşliliği özendiren, metres ve sevgiliyi özendiren, boşanmayı teşvik eden dizliler var.
Toplumsal olarak bir ahlaki çöküş içindeyiz.
Buna kimse dur demiyor.
RÜTÜK denilen bir kurum var.
Ama o sadece muhalif kanallara kapatma ve para cezası kesmekten başka bir iş yapmıyor.
Hele gündüz kuşağı yok mu?
Bu nasıl bir toplum, bu nasıl bir Türk halkı ve daha ötesi bu nasıl Müslümanlık diyeceğimiz olaylara tanık oluyoruz.
Şalvarlı yaşlı başlı teyzeler köyde yatmadığı kimse kalmamış.
Bunu da utanmadan sıkılmadan çıkıp ekranların karşısında anlatıyorlar.
Peki ne oldu bizim Yunus Emre, Mevlana sözlerine?
Hoşgörü dinimiz Müslümanlığa?
Biz bu muyduk?
Sonra sokaklara bir bakın.
Yol vermedi diye trafikte bir birini önünü kesip kavga edenler.
Aracın içinde çocuk, hamile kadın demeden arabanın üzerine çıkıp tepinen, taciz eden, aracı tekmeleyen, aynasını kıran gözü dönmüş yaratıklara dönüşüyoruz.
Her 3 konuşmadan birisinde küfür ve hakaret olan sözler.
Ne oluyoruz?
Toplumsal olarak cinnet mi geçiriyoruz?
Bayramın 3. Günü Bolvadin’deyiz.
Gazeteci Ertuğrul Sevim’le bayramlaştıktan sonra aracımıza binip ayrılmak üzereyken önümüzde duran bir araç içindeki gence başka birisi elinde çekiçle saldırıyor.
Öyle böyle değiş eli çekiçli kişi gözü dönmüş bir biçimde karşısındaki gencin kafasına var gücüyle saldırıyor.
Ayırmak için koştuk.
Bir kaçını eliyle koluyla savuşturan kişi üçüncü çekici kafasına yemekten kurtulamadı.
Ayırdık eli çekiçli genç kaçarak uzaklaştı.
Kafasına çekiç yiyen gençte arabaya atlayıp kan revan içinde peşinden sürmeye başladı.
Önün çıksa ezip geçecek.
Nereye gidiyoruz.
Bu nasıl bir yaşam biçimi oldu.
Hani bizim sevgi, hoşgörü kültürümüz
Hani sevgi dili nerede kaldı.
Niye bu kadar nefret dili ve öfke patlaması yaşayan bir topluluk olduk?
Peki nasıl bu durumdan kurtulacağız?
Bir Siyasi Partilerimizin genel başkanları aklını başına alacak.
Önce onlar o dillerini düzeltecek.
Bir birine saygılı olacak.
Turgut Özal gibi.
Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu.
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit.
Necmettin Erbakan, Deniz Baykal, Erdal İnönü gibi.
Tarihe adını yazdırmış genel başkanlar ve Başbakanların siyasi terbiye ve ahlakları.
Onların üslubu ve kullandıkları dil herkese örnek olmalı.
O günleri yaşamış, bu isimlerle çalışmış bir gazeteci olarak şimdi soruyorum.
Onlar siyasetçi ve devlet adamıysa şimdikiler nedir?
Hiç onların ağzından bu günküler gibi kin ve nefret dili duydunuz mu?
Bir centilmenlik ve asalet vardı.
Genel başkanların kullandıkları dil taraftarlarına da yansıyor.
Sokakta, meydanlarda, kahvede, okulda, evlerde aynı dil kullanılmaya başlandı.
Ne olur biraz bir birimizi sevelim.
Hadi sevmedik bari anlamaya çalışalım.
Bu ülke sağcı solcu diye 12 Eylül 1980 ihtilali öncesi yaşadığımız o kara kötü döneme doğru gidiyoruz.
Ne olur biraz dikkat.
Biraz daha sevgi ve hoşgörü dilini kullanmaya çalışalım.
Yoksa hiç istenmeyen bir döneme doğru gidiyoruz haberiniz ola.