Bugünkü yazımda sizlere Osmanlı tarihine damga vuran Yavuz Sultan Selim Han ile alakalı bilgilerden bahsedeceğim.
Osmanlı tarihine damga vuran padişahlardan birisiydi. Yavuz Sultan Selim Han’ın 25 yıllık şehzadeliği döneminde gerçekleştirdiği üstün başarılarının yanı sıra 8 yıl da gerçekleştirdiği hükümdarlığında büyük zaferlere imza atmıştır. Sultan Beyazıd Han’ın en küçük oğlu olan Şehzade Selim’in özel hayatı da bir o kadar kırılmalara sebep olmuştur. Kimi kaynaklarda darbe yönetimiyle başa geçen padişah diye de geçmektedir. Özellikle Şehzadeliği döneminde Doğu’ya seferleri hükümdar Beyazıdın emri dışında gerçekleştirip büyük zaferler elde etmiştir. Bu zaferlerle askerin desteğini almıştır. Her ne kadar devlet adamları Şehzade Ahmet’i destekleseler de büyük hedefleri olan Selim, adım adım hedefine ulaşmıştır.
BİR DEVRİN SONU…
Sultan Beyazıd’da, yaşlılığın da verdiği durumla tahtını Şehzade Ahmet’e vermek istese de Yavuz Sultan Selim’in kararlılığı karşısında Beyazıt tahtı Şehzade Selim’e devretmiştir.
YAVUZ SULTAN SELİM İLE ALAKALI EN GÜZEL HATIRA…
Yavuz Sultan Selim’in hayatı şüphesiz buraya sığmayacak. İnşallah Yavuz Sultan Selim Han ile alakalı kitap çalışmam da geniş bilgilere yer vereceğim. Yavuz Sultan Selim Han ile güzel ve bir o kadar da trajedi bir hatırayı paylaşarak yazıma son veriyorum: Yavuz Sultan Selim Şam yakınlarına vardığında otağ kurar.
Bir Türkmen kızı her sabah gelir ve Sultan’ın otağını temizler.
Bu geliş ve gidişlerde Türkmen kızı Sultan’ı görür.
Görür görmez de gönlüne ateş düşer.
Lakin, kendisi sıradan bir temizlikçi, sevdiği adam Cihan Padişahı.
Ne dese?
Gönlünde tutar bu aşkı.
…
Bir sabah otağı temizleyen Türkmen kızının yüreği dayanamaz.
Kalbinin sesine kulak verir ve otağın direğine,
Seven insan neylesin diye yazar.
Yavuz otağına gelince gözü bu yazıya ilişir.
Önce bir anlam veremez.
Düşünür ama sonunda o da çakısı ile şöyle yazar:
Hemen derdini söylesin
…
Ertesi gün Türkmen kızı kendi yazısının altında bunu görür.
Yüreği kanat çırpar.
Acaba ne dese?
Korkudan titrer yüreği.
Karşısındaki bir Cihan Padişahı.
Fakat aşkın sesi galip gelir ve bir daha yazar:
Ya korkarsa neylesin
…
Sonra Yavuz tekrardan görür bu yazıyı.
Tekrar çakısına davranır:
Direği kazıyarak yazar:
Hiç korkmasın söylesin
…
Böylece direğin üzerinde bir dörtlük oluşur:
“Seven insan neylesin
Hemen derdini söylesin
Ya korkarsa neylesin
Hiç korkmasın söylesin”
…
Yavuz da kendisine aşk nağmeleri döktüren bir güvercin kadar ürkek bu kızı tanımak ister.
Derhal çağırtır kızı.
Bakar ki, alımlı, ceylan gibi bir Türkmen kızı.
Emir verilir, düğün dernek kurulur.
Eğlenceler kaç gün kaç gece sürer bilinmez ama Türkmen kızının yüreği bu sevince dayanamaz.
Düğün gecesi her şeyi karartacak olan acı haber gelir.
Ceylan gözlü Türkmen kızının kalbi bu aşka, bu sevince dayanamaz, durur.
Hal çaresi yoktur.
…
Yavuz’un yüreği fena yaralanmış bu sonsuz ayrılığa.
Türkmen kızına bir mezar yaptırmış, üzerine şunları yazmış:
“Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek
Giryemi kıldı hûn ekşimi füzûn etti felek
Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek.”
(Bilmem ki gözlerime felek nasıl bir büyü yaptı ki / Gözümü kan içinde bıraktı, aşkımı artırdı / Benim pençemin (gücümün) korkusundan arslanlar (bile) titrerken / Felek beni bir ahu gözlüye esir etti… )