SEVGİYİ YAYMAK İÇİN-3
- Değerli kardeşlerim,
- Bir toplumda sevgi ve sevgiye bağlı insani ilişkileri kurmak ve devam ettirmek o toplumun temel görevlerindendir.
- Çünkü dünyalık olarak bir kişinin, ailenin ve toplumun varlığı ne kadar da çok olursa olsun, eğer sevgi temelli bir anlayış ile hayata ve insani ilişkilere bakış yok ise, yeterli huzur ve ağız tadının olması beklenemez.
- Ailede eğitim: eşler birbirine olan sevgisin söz ve davranışları ile göstermelidir. Aynı zamanda aile büyükleri çocuklarına ve torunlarına karşı sevgilerini göstermelidir.
- Çevremize dikkat: konuştuğumuz insanlar, çevremiz ve izlediğimiz diziler ve filimler, dijital dünyanın dipsiz kuyusu hepsi bizim çevremizi oluşturuyor.
- Yaratılmışlara merhametli davranmalıyız: kâinat bize emanettir değil mi? Tabiatı tahrib edemeyiz, hor kullanamayız, hayvanlara eziyet edemeyiz, örneğin , bir kuşa taş atmak isteyen çocuğa annesi sormuş. “ Yavrum birisi bana taş atsa ayağım kırılsa ve ben akşam eve gelemesem sen üzülmez misin “ deyince “ üzülürüm anne “ demiş. “ yavrum o zaman bu kuşunda yavruları varsa ve annelerini bekliyorlar ise “ diyerek etrafına ve yaratılmışlara karşı sevgi ve merhamet ile muamele etmesini öğütlemiştir.
- Sıla-ı rahimde daim olmak: anne-baba başta olmak üzere hayatta olan aile büyüklerine karşı ihtimamlı olmak, bayramlar gibi özel zamanlar başta olmak üzere ara ara hal hatır etmek, ihtiyaçlarını sormak ve gönüllerini almak en temel görevlerimizdendir.
- Selamı Yaymak:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, İman 93-94)
- Sevgi, kuru bir sözden ibaret değildir, olmamalıdır. Hiçbir sevgi tohumu sulanmadan yeşermez. Mümin kardeşinin sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak, onlara yüreğimizde yer açmak olacaktır belki de bu tohumun can suyu.
- Yüreğimizde, çıkarcılığa dayanmayan, ön yargısız, beklentisiz bir sevgi yeşertebildiğimiz ölçüde imanımız kemal bulacaktır.
- İman, Kur’ân-ı Kerîm’deki tasviriyle kökü yerin derinliklerine işleyen, gövdesi ve dalları göğe yükselmiş bir olgudur. Çoğu zaman insanı varlığının bilincine yükselten bir merdiven görevi üstlenir, tırmandıkça yüceleceğimiz, indikçe alçalacağımız bir merdiven.
- İman, Hz. Peygamber’e sorulan “en hayırlı amel hangisidir?” sorusunun cevabıdır. Bir hadis-i şerifte, iman etmenin insanı dönüştüren özelliği, birbirine eklenen zincir halkalarını çağrıştıracak şekilde şöyle sıralanıyor; iman-cennet- sevgi- selamlaşma.
- Hz. Peygamber, imanın kalpte yerleşmiş olmasının ölçüsünü mümin kardeşini sevmek olarak belirlemiştir. İslam’a göre her işin başı ve ahiretin yegane geçerli akçesi olan iman ile sevgi arasındaki bağı en çarpıcı biçimde bu hadisinde dile getirmiş, konunun önemine binaen sözüne yemin ederek başlamıştır.
- İman, nasıl cennete girebilmenin vazgeçilmez şartı ise, mümin kardeşini sevmek de kamil bir imana sahip olmanın biricik şartıdır.
- Mümin, kendisiyle aynı imanı paylaşan herkesi, yine bu nedenle, aynı Allah’a iman ettikleri için, ırkına, rengine, yurduna ve diline bakmadan sevmek ve onlara karşı sorumluluk hissetmek durumundadır. Görünürdeki bazı farklılıklar bu sevgiyi engelleyen değil, renklendiren unsurlar olabilir ancak. Kısaca, cennet anahtarı olan iman, sevgi üretmelidir.
- Sevgi, kuru bir sözden ibaret değildir, olmamalıdır. Hiçbir sevgi tohumu sulanmadan yeşermez. Mümin kardeşinin sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak, onlara yüreğimizde yer açmak olacaktır belki de bu tohumun can suyu dedik.
- Yüreğimizde, çıkarcılığa dayanmayan, önyargısız, beklentisiz bir sevgi yeşertebildiğimiz ölçüde imanımız kemal bulacaktır.
- Hadis-i şerifimiz bizi bu limandan koparmayacak önemli bir dayanak sunmaktadır; selamlaşma. Selamı yaymak, selamlaşmayı âdet haline getirmek, âdeti “selamün aleyküm” ile duaya dönüştürmek… Selam, verenden alana bir iyi niyet ve güven mektubu sunmaktır. Dostluk ve barışın, karşılıklı konuşma ve anlaşmaya hazır oluşun ilk göstergesidir. Dillerden gönüllere köprüler kurmaktır. Selamı yaymak, sevginin sebebi, sevgi, imanın olgunluğunun temelidir.
“Allah’ım, Selâm olan sensin, esenlik de sendendir. Sen celâl ve ikram sahibi yücesin.”
- Affedici olmak: haklı olduğunuz halde affetmek, ne büyük bir erdemdir değil mi? Nefsimiz bizi esir alır. Haklısın, yanına koyma, haddini bildir, dedirtmekten çok hoşlanır. Halbuki Rasuli Ekremin hayatında yer alan en temel duruşlardan birisi de bu değil midir? Haklı ve güçlü iken, haksızlık yapanı bağışlamak. Mekke’nin fethi günü öyle haykırmıştı değil mi?
- Hüsnü muaşeret:
- Her daim iyilik:
- Hediyeleşmek :
- Yardımlaşmak :
- Müsamahalı olmak :
- Nezaketli olmak:
- Sabretmek :
- İlgilenmek: bazen selam vererek, bazen hal hatır ederek. Ama karşısındakini görmek ve fark etmek. Çam sakızı, çoban armağanı ne güzel bir ifade değil mi?
- Teselli etmek: taziye ne güzel bir sünnet ve adet değil mi? Veya derdi olan bir kardeşimize ümit veren birkaç cümle kurmak, hasta ise ziyarette bulunmak.
- Tebessüm, güler yüz: tebessüm etmeyi sadaka olarak tarif eden bir peygamberin ümmetiyiz.
- Dua: dua en büyük hazinemiz.
- “Allahım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allahım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl!” ( Tirmizî, Daavât 73 )
Senin kulunum, gücüm yettiğince Senin ahdin ve vaadin üzereyim; işlediklerimin şerrinden Sana sığınır, üzerimdeki nimetlerini Sana ikram eder, günahımı da itiraf ederim, bundan ötürü beni mağfiret eyle. Senden gayrı kimsecikler günahları bağışlayamaz." (Buharî)
“ Allah'ım, Sana teslim oldum, Sana inandım, Sana tevekkül ettim, Sana yöneldim, tevbe ettim, senin uğruna mücadele ettim, seni hakem edindim. Gelmiş gelecek, gizli ve açık bütün günahlarımı bağışla. Sen, benim ilahımsın. Senden başka ilah yoktur. Şanı yüce olan Allah'ın güç ve kuvvetinin dışında güç ve kuvvet yoktur." (Buharî-Müslim)
"Gökleri ve yeri yaratan, görünen ve görünmeyeni bilen, her şeyin Rabbi, meliki ve sahibi olan Allah'ım! Senden başka ilah olmadığına şahidim. Nefsimin kötülüğünden, şeytan ve ortaklarının şerrinden Sana sığınırım. Nefsime bir kötülüğün gelmesinden veya Müslümanlara karşı bir suç işlemeye onu itmesinden gene Allah'a sığınırım." (Tirmizî)
ŞÜKRÜ KABUKÇU
İL MÜFTÜSÜ