İYİLİK AYI RAMAZAN
HAZRETİ PEYGAMBER’İN RAMAZAN HUTBESİ
“Resûlullah sallahu aleyhi ve sellem’den sahih senetle nakledilmiş çelişik iki sahih hadis bilmiyorum. Kimin elinde böyle hadisler varsa getirsin telif edeyim.” (1) sözüyle ünlü ve Sahîh adlı hadis kitabı musannif ve müellifi muhaddis İbni Huzeyme (311/923), “Eğer bu haber doğru ise” ihtiyat cümlesi ile Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh’ın (v. 36) “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize Şaban ayının son günü bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu.” dediğini nakletmektedir: (2)
“Ey Müslümanlar!
Büyük ve mübârek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde “bin aydan daha hayırlı olan” Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay, Allah Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nafile olarak meşru kıldığı (mübarek) bir aydır.
Bu ayda kim bir hayır işlerse başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir.
Bu ay, yardımlaşma (muâvenet), iyilik ve dostluk ayıdır.
Bu ay, müminin rızkının arttığı bereket ayıdır.
Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslüman’ın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.”
- Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkâna sahip değildir, dediler.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
“Allah Teâlâ bu sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir.” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti:
“Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafifletirse Allah onu bağışlar ve cehennemden âzâd eder. Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile rabbinizi hoşnut edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbinizi hoşnut edecek iki işiniz; lâ ilâhe illallah diyerek Allah’ın birliğine şehadet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’tan cenneti isteyip cehennemden kurtulmayı dilemenizdir. Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havu zumdan sulayacak o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.” (3)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin hutbesi -eğer yansıtabildiysek- pek açık ve nettir. Ancak biz yine de dikkatimizi çeken bazı noktalar üzerinde özellikle durmakta yarar görmekteyiz.
Peygamber Efendimiz bu hutbesinde Ramazan ayını içeriği ve müminlerin dünya-âhiret hayatlarına yönelik olarak kendilerine kazandıracağı neticeler açısından tanıtmıştır. Çünkü her Müslüman kavuştuğu Ramazan ayından mutlaka kendisi için bir şeyler bekler. Bu beklentiler de elbette onun dünya hayatı ile ilgili olduğu kadar hatta belki de daha çok âhiret hayatına yöneliktir. Çünkü mümin için gerçek istikbal âhirettir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz önce Ramazan ayının öteki zamanlardan farklı olarak sahip olduğu özelliklerini saymakta bu “kutlu ve büyük ayın büyüklüğünü, “bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi”ni, yani iyilik dolu günahsız yaşanmış seksen küsur yıllık bir ömre bedel bir gece fırsatını içerdiğini hatırlatmaktadır.
Daha sonra Ramazan ayının tüm gün ve geceleriyle -farz olan oruç ve nafile olan teravih namazlarıyla- öteki aylardan ayrıştığını ve bu kulluk yoğun aydaki amellerin, başka zamanlarda işlenen amellerden farkını ve üstünlüğünü açıklamaktadır.
Peşinden de Ramazan’ı sırasıyla “sabır ayı”, “yardımlaşma, muavenet, hayır, iyilik ve dostluk (müvâsât) ayı” ve “rızkın arttığı bereket ayı” olarak tanımlamaktadır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Ramazan’ı “sabır ayı” olarak tavsif etmesi onun gerçekçiliğinin açık delilidir.
Ramazan’da din ve ibadet/kulluk disiplinine daha sıkı bir şekilde girmenin; hisler-hevesler, kişisel ve sosyal bünyede meydana getireceği değişikliklerin baskısına, saygısızlıklara, yani bütünüyle günlük hayata karşı sabrın, -günah ve yasaklara, musibet ve belalara, emirler ve feraizin güçlük ve zorluklarına karşı direnmek demek olan üç çeşidiyle (4) birden- en çok gerektiği ay Ramazan’dır. Bunu herkes kendi tecrübeleriyle bilir.
Peygamber Efendimizin Ramazan için yaptığı “Müvâsât (yardımlaşma, muâvenet, hayır, iyilik ve dostluk) ayı” ve “müminin rızkının arttığı bereket ayı” tanım ve tespitleri, bu mübarek ayda Müslüman ailelerde, ülkelerde ve toplumlarda genel olarak yaşanan bolluk gerçekliğinin hem ifadesi hem de teşviki anlamındadır.
Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, oruçlu kimselere yönelik olarak ikramda bulunmanın ve özellikle oruçluyu iftar ettirmenin manevi ve uhrevi kazancını ve getirisini yani bu ayda iyilikte bulunmanın sevap ve bereketini: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. İftar ettirdiği Müslüman’ın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da ayrıca sevap kazanır.” diye açıklamıştır.
Böyle bir imkâna sahip olamayanların üzülmesine gerek olmadığını da “Allah Teâlâ bu sevabı bir oruçluyu bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir.” müjdesiyle bildirmiştir.
Bu müjdeli cümleleriyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ramazan’ın manevi bereketinden yararlanmak için ille de belli ölçüde maddi imkânlara sahip olmak gerekmediğini açıklamıştır. O, bu beyanı ile sanki “Allah Teâlâ rahmeti için baha değil bahane ister.” demek istemiştir. Bir yudum su bile “bahane” niteliğini haizdir. Zira iyilik ve ikram kadar iyilik ve ikram niyeti de önemlidir. O hâlde hiçbir Müslüman’ın maddi imkânlarına bakıp bu ayda ümitsizliğe düşmesine gerek yoktur. Gösterişli iftar sofraları tertip ve tanzimine imrenip üzülmek yerine bir oruçluyu eldeki imkânıyla iftar ettirmenin Ramazan’ın bereket ve sevabından pay almak için yettiği bilinciyle hareket etmesi yeterlidir.
Müminin rızkının artmasını maddi ve manevi her iki yön den elde edilenlerle ortaya koyan bu cümleler, aynı zamanda “iyilik-bereket ilişkisi”ni de dikkatlere sunmuş bulunmaktadır. Yani “rızkında ve amel defterinin kazanç hanesinde bereket bekleyen gücü ölçüsünde iyilik yapmaya çalışsın” buyrulmuş olmaktadır.
Peygamber Efendimiz hutbesinde Ramazan-ı şerifle ilgili, hiçbir ayırım yapmaksızın tüm müminler için geçerli büyük müjdeler vermiştir. Bunlardan biri, “Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır.” müjdesidir.
Bir aylık sürede üçte birlik dilimlerle “rahmet, mağfiret ve cehennem ateşinden kurtuluş”tan oluşan bu üç büyük nimete Ramazan ayının zaman planında sahne olduğunun bildirilmesi, hiç kuşkusuz bu ayda daha bilinçli ve kaliteli kulluğa soyunma daveti olarak son derece etkileyici bir teşviktir.
PROF. DR. İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DİPNOTLAR:
- İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs,, 285.
- İbn Huzeyme, çoğu rivâyette yaptığı gibi bu rivayette de ihtiyatlı davranıp “in sahha hâze’l-haber =Eğer bu haber sahihse” kaydını koymuştur. Sahîh’i tahkik edip yayımlayan M. Mustafa el-A’zamî ise, İbn Cüd’ân’ın zayıflğı sebebiyle “isnadı zayıftır” demekle yetinmektedir. Hadisin senedinde İyâs b. Abdilgaffar adında zayıf bir ravi bulunmaktadır. Bu ve diğer senedleri Ali b. Zeyd b. Cüd’ân’a dayanmaktadır. (bk. Beyhakî, Şuabü’l-îmân, V, 223) Hadisi Selman’dan (v. 36) Tabiîn neslinin Medine’deki yedi fakihinden biri olan Said b. el-Müseyyeb (v. 94) ondan da Ali b. Zeyd b. Cüd’ân nak letmektedir. Hadis Katade b. Diâme (v. 117) -Said b el-Müseyyeb (v. 94) -Selman (v. 36) tarikiyle hasen bir senedle de nakledilmiş bulunmaktadır. (bk. Yahya b. Hüseyin eş-Şecerî, el-Cürcânî (v. 499), el-Emali, hds no: 1016). Selman-ı Fârisî radıyallahu anh. Peygamber Efendimizden 60 hadis rivayet etmiştir. Hayatı hakkında bilgi için bk. İ. Hatibioğlu, “Selman-ı Fârisî”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2009), 36/441-443.
- İbn Huzeyme, Sahîh, III, 191-192 (Thk. M. M. A’zamî), Beyrut, 1975; Aliyyü’l-Karî, Mirkatü’l-Mefâtîh, IV, 455-457 (Hadis No: 1965)
- bk. A. Hamdi Akseki, Ve’l-asri SuresininTefsiri (İstanbul: 1928), 52-53.
Yorumlar
Kalan Karakter: