PEYGAMBERLER DİYARI FİLİSTİN
Bundan 40 asır önce Allah’ın sevgili dostu Hz. İbrahim ve daha pek çok peygamberin yaşadığı ve tevhid mücadelesi yürüttüğü bir diyar... Kardeşleri tarafından kuyuya atılan güzel çocuk Yusuf burada yaşadı. Evladı Yusuf’un hasretiyle gözlerine perde inen peygamber baba Yakup bu diyardaydı. Hasretini çektiği güzel ve özel evladın gömleğinin kokusuyla ışığa kavuştu sonradan bu mübarek babanın gözleri... Güçlü ancak zalim kral Calut’un ordusunu, az sayıdaki askeriyle yenen ve Kudüs’ü fetheden adil hükümdar Talut bu topraklardan geçti. Attığı bir sapan taşıyla Calut’u devirerek yenen delikanlı Davud da bu diyarda yaşayanlardandı. M.Ö. 1000 yıllarında hükümdar oldu Davud Peygamber Filistin’e. Onun okuduğu Zebur ayetlerini dinledi dağlar, taşlar ve kuşlar, bu diyarın sokakları…
Karıncaya, kuşa, rüzgâra, cinlere ve insanlara hükmeden hükümdar Peygamber Süleyman yaşadı burada... Kuşdilini bilen Süleyman’ın bir de elçisi vardı; “hüdhüd”, nam-ı diğer “ibibik kuşu”. Süleyman’ın veziri Âsaf, Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtını binlerce kilometre öteden bir göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa bir süre içinde Yemen’den Kudüs’teki Hz. Süleyman’ın huzuruna getiriverirdi. Belkıs, şeffaflığı sebebiyle derin bir su zannedip eteklerini kaldırarak girmişti Hz. Süleyman’ın billurdan sırça köşkünün içine...
Durun, daha bitmedi... İsrailoğulları tarafından şehid edilen baba ve oğul peygamberler Zekeriyya ve Yahya... Mescid-i Aksâ’daki özel mihrabına cennetten meyveler indirilmiş ve vakti saati geldiğinde mucizevî bir şekilde babasız bir çocuk dünyaya getirmiş olan cennet kadınlarının sultanı Meryem... Henüz beşikte bir bebekken konuşan ve insanları bu topraklarda iyiliğe, adalete, dine davet eden büyük peygamber İsa... Ve bir gece yolculuğunda Mekke’den Kudüs’e getirilen ve Mescid-i Aksâ’dan da göklere yükseltilen son Nebi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)… Hepsi de bu diyarda yaşadı... İsmini saydığımız ve sayamadığımız nice peygamberler...
Mucizevi ve kutsal bir diyar bu; adı Kudüs-i Şerif... Kıymetine paha biçilemez kutsal bir belde. Zira son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ata ocağı, İslam’ın ilk kıblesi... Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’den sonra üçüncü mabed olan Mescid-i Aksâ’ya ev sahipliği yapma şerefine erişti... Nice zalimlere ve nice mazlumlara şahitlik etti, 14.000 yıllık neredeyse insanlık tarihi kadar uzun geçmişinde. Yirmi beş defadan fazla el değiştirip on beş defadan fazla tamamen yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilen paylaşılamaz kıymetteki bu şehir... Hiçbir işgalciye yâr olmayan bu mübarek şehir, Davud Peygamber gibi, ileri teknolojilere sahip zalim bir güce sapan taşlarıyla karşı koyan cesur ve onurlu gençler oldukça bugün de zalime yâr olmayacak. “Bir Filistin vardı ve bir Filistin hep var olacak”...
Selam olsun nebiler diyarı mübarek şehir Kudüs’e... Salât ve selam olsun Allah’ın kutlu elçileri Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. İsmail, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve diğerlerine... Selam olsun Filistin diyarının özel kadınları Hz. Meryem’e ve annesi Hanne’ye, Hz. İsmail’in annesi Hacer’e ve İshak Peygamber’in annesi Sare’ye... Salât ve selam olsun bir gece Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya, oradan da göklere yükseltilen son Nebi Hz. Muhammed Mustafa’ya... Ve selam olsun savaşın onurlu ve masum çocukları; Hanzala, Fevzi el-Cüneydî, Ahed et-Temimî ve Muhammed et-Tavil’e...
NOT: Bu yazı, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından “Selam Sana Ey Kudüs” isimli kitapta “Peygamberler diyarı Filistin” adlı makaleden alınmıştır.
TARİHE İZ BIRAKANLAR
GAZALİ (1058-1111)
İslam dünyasında Hüccetü’l-İslam, parıltılı bir zekâ ve muazzam hafıza; hocasına göre “Derin bir deniz”; hayatının sonlarında kaleme aldığı eserinde ise ergenlik döneminden itibaren her şeyin hakikatini anlayıp kavramaya çalışan bir karaktere sahip olan bir kelam ve ahlak âlimidir. Anne babası, hocaları ve çevresinden taklit yoluyla öğrenip benimsediği inançların değerini sorgular hep. Bu özelliği gerçek ve kesin bilginin ne olduğunu araştırmaya sevk eder kendisini.
Kimi zaman İslam inanç felsefesi olan Kelamın daha çok akaid kısmına önem verdiği ve akıl yerine sezgiyi ön planda tuttuğu için mantık ve münazara ilkelerini kullanır. Kimi vakit ise tasavvufa yönelerek aklın yerine mükaşefeyi koyar ve dinî ilimlere tasavvuf yoluyla ruh üflemek ve onları canlandırmak ister.
Avrupalıların “Dünyanın tepsi gibi düz olduğunu" iddia ettikleri dönemde, dünyanın yuvarlak olduğunu delilleriyle ortaya koyar, İslâm ümmeti için ise ıslah projesi niteliğinde eserler kaleme alır. Gerçekten de derinliği ölçülemeyen bir denizdir o.
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitabın Adı : Kur’an’da Aile Örnekleri
Yazar : Mevlüt Topçu
Yayınevi : Diyanet İşleri Başkanlığı
Aile, inanç ve değerlerin paylaşıldığı, duyguların yaşandığı, farklılıklardan bütünlüğün tesis edildiği ve gelecek nesillere aktarıldığı toplumun en güçlü kurumudur.
Bu eser, Kur’an’a yansıyan aile tipolojilerini olumlu ve olumsuz yönleriyle ele alarak, temel mesajlar çerçevesinde okuyucuya aile içi ilişkiler konusunda ipuçları vermektedir.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Kağıt paraların zekatı verilir mi?
Kağıt para, altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış olduğu görevi yüklenmiştir. Bu itibarla, altın ve gümüşün zekâtının verilmesi gerektiği gibi kağıt paranın da zekatı verilmelidir.
Kadınların, ziynet eşyasından zekât vermeleri gerekir mi?
Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde Hanefîlere göre zekâta tabidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80,18 gr. veya daha fazla olup üzerinden de bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtları verilir. Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyası için zekât yoktur. Diğer üç mezhepte, kadının kullandığı ziynet eşyası, aslî ihtiyacı sayıldığından bunlardan zekât gerekmez.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 240-241.
BİR AYET-BİR HADİS
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 4/36.)
“Yanı başındaki komşusu açken kendisi tok yatan kimse (gerçek manada) iman etmiş olamaz.” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, Îmân ve rü’yâ, 6)