Kutlu bir misafir gibi aylarca gelişini gözlediğimiz Ramazan ayını on bir aylık yoluna uğurlamak üzereyiz. Biz onu aziz bir misafir gibi ağırlamak istedik, o bize misafir bereketi ve pek çok kazanca erişebilme fırsatı getirdi. Bu mübarek ayın bizlere sağladığı en büyük kazanımlardan biri, Allah’ın affına mazhar olabilme imkânının kolaylaşmasıdır. Hz. Peygamber’in bu aya dair “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluştur.” sözünü her vesileyle dile getiriyoruz. Cehennemden azad ancak affolunmayla mümkün olabilir. Belki de bu nedenle “Gecelerin en kıymetlisi Kadir gecesini yakaladığımda nasıl dua edeyim?” diyen Hz. Aişe’ye, Allah Resulü: “Allah’ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet.” demesini tavsiye etmiştir. (Tirmizî, Daavât, 84)
Ramazan ayı boyunca tuttuğu oruçla bedenini, verdiği zekât ve sadakalarla malını arındıran insan tevbe ve istiğfar ile de ruhunu arındırmalıdır. İstiğfar, yapılan yanlış sebebiyle Allah’tan bağışlanmayı talep etmek demektir. Tevbe ise yanlıştan dönmek ve bir daha o yanlışa girmeme hususunda kesin karar vermektir. Bu yönüyle istiğfar başlangıçsa tevbe süreçtir ve sürecin sonunda Allah’ın affı vardır. İstiğfarla yola giren ve pişmanlık iddiasında bulunan kişinin ispatı, tevbedir. İstiğfar bir istek ve nedamet duygusunun ifadesiyken tevbe eylem boyutudur. Bilgi ve duygu eylemle desteklenmezse süreklilik sağlanamaz ve ahlâkî ıslah da mümkün olmaz. Ahlâkî olarak güzelleşmek isteyen kişi için Ramazan en güzel başlangıç mevsimidir.
Duamız odur ki; bu kutlu misafiri, heybesine af isteklerimizi ve tevbe dilekçelerimizi koyarak uğurlayalım ve bayrama affolunanlar arasında girelim.
Esra ÇETİNER
Uzman Vaiz
ASR-I SAADET’TEN
Tevbe ve İstiğfar
Mürare b. Rabi, Hilal b. Umeyye ve Ka’b b. Malik, hiçbir mazeretleri olmadıkları halde sırf ihmalleri nedeniyle Tebük seferine katılmamış, Resulüllah’tan ve Müslüman kardeşlerinden ayrı düşmüşlerdi. Ka’b b. Malik, samimi bir mümin, güçlü bir askerdi. Kendisi gibi güçlü kuvvetli ve imanı sağlam diğer bütün Müslümanlar savaşa gitmiş, geriye ise münafık olarak bilinen ya da güçsüzlüğünden dolayı mazeretli olan kişiler kalmıştı. Zaten Ka’b'i da en çok bu üzmüş, derinden bir pişmanlık içinde yanıp kavrulmaya başlamıştı. Peygamberimiz sefer dönüşü bu üç kişi hakkında hüküm verilinceye kadar beklemelerini söyledi. Hepsi için bitmek tükenmek bilmeyen, sıkıntılı geçecek ve elli gün sürecek tecrit hayatı başlamıştı. Nihayet ellinci günün sabahı ayetler nazil oldu ve tövbelerinin kabul edildiğine dair büyük müjdeyi aldılar. (Tevbe, 9/117-119; Buhärt, Megazi, 80) Böylece Ka'b b. Malik ve onun durumunda olan diğer iki arkadaşı, tövbelerine Kur’an’la şahitlik edilen ve Allah’ın mağfiretinden daha dünyadayken haberdar olan kutlu sahabîler olmuşlardı. İşledikleri kusurdan dolayı duydukları pişmanlık, göstermelik değildi. Bütün kalpleri ile pişmanlığı hissetmişler ve tekrar ayı hataya düşmemek için azmetmişlerdi. Onlar aslında Rablerine verecekleri hesabı düşünüyorlardı. Belki çevrelerindeki herkesi kusurlu olmadıklarına inandırabilirlerdi. Ancak her şeyden haberdar olduğuna inandıkları Rablerini nasıl kandıracaklardı? Hesap günü O’nun karşısına günahlarla nasıl çıkacaklardı? İşte tüm bunları düşündükleri içindi bu kadar pişman olmaları. Allah Teâla da onların bu samimiyetinden dolayı, onlarla birlikte bütün Müslümanlara, günahlardan kurtulmanın yegâne yolunun tevbe etmek olduğunu bildirmişti.
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitap Adı : En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana
Kitap Yazarı : Fatma Bayram
Yayınevi : Diyanet İşleri Başkanlığı
Yüce Allah’ın en güzel isimleri demek olan “Esma-i Hüsna” terkibi bizzat Allah Teâlâ’nın kendi isimleri için Kur’an-ı Kerim’de kullandığı bir ifadedir. (Haşr, 59/24.) Hem kulluğumuzu ifade etmek hem de Yaratıcımızın bizden istediği ahlakı gerçekleştirebilmek için O’nu bütün isimleriyle tanımaya, inanmaya ve kendimizi o isimlerin tecelligâhı olacak şekilde eğitmeye de muhtacız.
Deneme metodu ile yazılan eser bu şekilde eğitmeye vesile olması amacıyla kaleme alınmıştır.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Kira gelirleri zekâta tâbi midir?
Kira gelirlerinin zekâta tâbi diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına (80,18 gr altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde kırkta bir (%2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir.
Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi?
Ticaret maksadıyla elde bulundurulan taşınmaz mallar zekâta tâbidir. Kişilerin ticarî amaçlı olarak alıp sattıkları taşınmaz mallar da bu kapsamda yer alır. Buna göre, büro ve mesken gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile kişilerin ellerinde bulundurdukları taşınmazların, bir yıllık borçları çıktıktan sonra değerleri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir (%2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 239
BİR AYET-BİR HADİS
“Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler ve gizledikleri gerçekleri açıklayanlar başka; ben onların tevbesini kabul ederim. Çünkü ben, tevbeleri çokça kabul eden ve merhameti bol olanım.” (Bakara, 2/160.)
Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Günahtan tevbe etmek, günahı terk edip bir daha ona dönmemektir.” (İbn Hanbel, I, 446)
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
Arefe:
Arefe haccın en önemli farzı olan vakfenin yapıldığı yerin (Arafat) diğer adıdır. Vakfe, Kurban Bayramı’nın bir gün öncesi olan Zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu güne Yevm-ü Arefe (Arefe günü) denir. Kurban bayramından bir gün öncesine mahsus olan arefe tabiri, Türkçede Ramazan Bayramı’ndan bir gün öncesi için de kullanılmaktadır.
AFYONKARAHİSAR NAMAZ VAKİTLERİ
(İMSAKİYE)
19 NİSAN 2023 ÇARŞAMBA
(28 RAMAZAN)
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
04.41 06.10 13.02 16.45 19.45 21.07