Biz müminler yaratılış amacımızın iyilik ve güzelliklerin, adalet ve hakkaniyet anlayışının dünyaya hâkim olması için gayret etmek olduğuna inanırız. Her şeyin bir sonu olduğu gibi dünya hayatının da sona ereceği bilinciyle yaşarız. Bu sebeple asıl çabayı baki hayatımız olan ahiretimizi güzelleştirmek için gösteririz. Biliriz ki bu ulvi hedefe ulaşma yolunda Rabbimiz bizi yalnız bırakmamıştır. Biz insanlara; her zaman rehberlik edecek bir kitap, bu kitabın daha iyi anlaşılıp yaşanması için de Sevgili Peygamberimizi elçi olarak göndermiştir.
Hz. Muhammed (s.a.s)’in peygamberlikten önceki ve sonraki hayatında bizlere rehber olacağı birçok husus vardır. Gençlik yıllarında kendi geçimini sağlamak ve aile ekonomisine katkı sunmak adına çobanlık yapması ve ticaretle uğraşması ne güzel örneklerdir. Zira, her daim konuştuğunda doğru sözlü olan genç Muhammed, yardıma ihtiyacı olanların elinden tutmaya çalışmış, yoksulları gözetip haksızlığa uğrayan kimselere yardım etmeyi şiar edinmiştir. Aynı zamanda, içinde yaşadığı toplumda sorumluluk sahibi bir genç olarak sosyo-ekonomik olaylara karşı sessiz kalmamış, duyarlı bir fert olmuştur. Mekke’de haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek amacıyla kurulan “Hilfü’l-fudûl” derneğine katılıp bir genç olarak o dönemde çok önemli bir duruş sergilemiştir.
Daha bir çok hasletle tüm insanlığa rehber olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini beyan etmiş (İbn Hanbel, II, 381) ve öyle de yaşamıştır. “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15) sözüyle de bizleri teşvik etmiştir. Öyleyse bizi biz yapan hal ve hareketlerimizle her daim iyiliği kuşanalım. Allah katında da sosyal hayatta da bizi saygıdeğer kılacak en önemli erdemlerden birinin ahlakımızın güzelliği olduğunu unutmayalım.
Sevdegül ÇEKİÇ
Afyonkarahisar İl Müftü Yardımcısı
ASR-I SAADET’TEN
Güzel Ahlak, İman ve Karakter
610 yılının Ramazan ayıydı. Sevgili Peygamberimiz, bir süredir alışkanlık haline getirdiği üzere yine Hira Mağarası’na çekilip tefekkür ettiği bir gün vahiy meleği Cebrail ile karşılaşmıştı. Son Peygamber'e ilk vahiy inmişti. "Yaratan Rabbinin adıyla oku!" diyen ayetlerle Kur'an nazil olmaya başlamıştı. Bu muhteşem olayın verdiği heyecan ve telaşla yüreği titreyen Peygamberimiz hemen evine, sevgili eşi Hz. Hatice'nin yanına dönmüş ve başından geçenleri ona anlatmıştı. “Kendimden korktum.” demişti. Yaşadıklarına inanması ve Risalet görevinin başladığını anlaması ilk anda çok zordu. Onun bu şaşkın ve endişeli haline karşılık Hz. Hatice oldukça sakindi. Çünkü eşinden emindi. Onun gibi yüksek ahlaki meziyetlere sahip bir insanın başına gelen bu olayın kötü bir manası olacağına asla ihtimal vermiyordu. On beş yıllık eşi, çocuklanın babası, Muhammed’ül-Emin olarak bilinen, sevilen, güvenilen, kimseye zararı dokunmayan, iyilik ve merhamet timsali olan bir insandı. Bu nedenle Peygamberimizi, şöyle teselli etti: “Korkma! Allah'a yemin ederim ki Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabayı gözetirsin. Muhtaç olanların bakımını üstlenirsin. Aç ve açıkta olanları koruyup, kollarsın. Misafire ikram edersin ve zor durumda kalanlara yardım edersin.” (Buhârî, “Bedʾü’l-vaḥy”, 3, “Tefsîr”, 96/1, “Taʿbîr”, 1; Müslim, “Îmân”, 252)
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitap Adı : İslam Hukukunda Mahremiyet ve Sosyal Medya
Yazar : Sevdegül Çekiç
Yayınevi : Türkiye Diyanet Vakfı
Günümüzde sıkça tartışılan konular arasında yer alan mahremiyet, bireysel ve toplumsal hayatta büyük bir öneme sahiptir. Bu eserde, sosyal medya ortamında ihlali söz konusu olabilen mahremiyet sınırları, İslam hukukundaki mahremiyet sınırları bağlamında ele alınmış, ihlallerin sebep olabileceği kişisel ve toplumsal zararlara yönelik tedbirler ve cezalar İslam hukuku bağlamında değerlendirilmiştir.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Fidye nedir, hangi durumlarda ve nasıl ödenir?
Fidye, kişiyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedeldir. Dinî terim olarak, oruç ibadetinin eda edilememesi sebebiyle veya haccın edasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddi bedel demektir.
Kur’an-Kerîm’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öder.” (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır. Buna göre ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder.
Oruç fidyesinin tutarı fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazan’ın başlangıcında verilebileceği gibi, ortasında veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah’tan bağışlanmalarını isterler.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 291, 292.
BİR AYET-BİR HADİS
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ Suresi, 17/36)
“… (Allah’ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur…” (Müslim, Müsâfirîn, 201)
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
Mukabele:
Sözlükte “iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak” anlamına gelir. Üç aylar ve özellikle Ramazan aylarında cami, mescid ve evlerde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ın takip edilmesi şeklinde hatim indirme geleneğine ad olmuş, mukabele, Cebrâil (a.s)’in Ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’e gelerek o ana kadar nâzil olan âyet ve sûreleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır.
AFYONKARAHİSAR NAMAZ VAKİTLERİ
(İMSAKİYE)
31 MART 2023 CUMA
(09 RAMAZAN)
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
05.15 06.38 13.07 16.39 19.26 20.45