İyiden iyiye girdiğimiz seçim atmosferinde her şey toz duman içerisinde olmamalı. Ülkemizin ileri, güçlü, mutlu ve muktedir devletler seviyesine çıkması siyasilerin birinci hedefi olmalıdır. İbadetin, ikizi gibi olması gereken siyaset, şeytani değil rahmani yönüyle çalışmalara yön vermelidir.
Milleti yönetmeye, devleti idare etmeye tabi olan adaylar, olaylara geniş açılı perspektiften bakarak konuştuklarını iyice tartmalı, vaatlerine ölçülü olmalılar.
Tanınmış İlahiyatçı Faruk Beşer “İslam Sosyetesi” hakkında bakın neler söylüyor: “Bir taraftan insanlarımız dine yönelirken, diğer taraftan dinin içi boşaltılmakta, onu sadece dünya amaçlı bir meta olarak tüketmektedir.” 1 Ağustos 2014 Yeni Şafak
Siyasi taraftarlık dinin gereği gibi görülünce, dinin manevi, ahlaki içeriği zayıflayabilir. Siyasi amaçlar için olgun insan yerine siyasi öfke, partizanlık, tarafgirlik ön plana çıkabilmektedir.
Kaynaştırıcı, birleştirici idealler çerçevesinde topluma yön vermesi gerekenler şu aşırılıklara düşerek kanayan yaralara tuz ekmemelidir;
- İnananlar-İnanmayanlar,
- Bizden olanlar, olmayanlar,
- Sadece biz haklıyız, diğerleri değil ya da zilletcidir,
- Hak geldi batıl zayi oldu,
gibi insanları ayrıştırıcı, ötekileştirici söylemlerden kaçınmak gerek. Özellikle İsra suresinde belirtilen ve müşrikler için söylenen “Hak geldi batıl zail oldu. Şüphesiz batıl yok olmaya mahkumdur.” ayetinin siyasi muhalifler için söylenmesinden şiddetler kaçınılmalıdır.
Yolsuzluk-usulsüzlük iddialarına ahlaki değil, siyasi tarafgirlik nazarıyla bakılır hale gelirse vay o toplumun haline. Aşırı tarafgirlik ve partilere bağımlılık siyasi organizasyonların yanlışını-eksiğini görmeye engel olmamalı.
Mevlana’dan bir alıntı; “Salihlerin tembelliği, fasıkların iktidarını hazırlar, namuslular acze düştüğü an, namussuzlar kuşatır her tarafı. Günah çekicidir, yayılmaya mütemayildir. Hakkın susması batılın yayılması için yeterlidir.”
Hz.Ömer diyor ki; “Müslümanların bir ülkedeki kötülüklerden, çirkinliklerden şikayete hakkı yoktur. O ülkedeki kötülükleri yapan kötüler kadar cesur olamadıkları takdirde Müslümanların fazilet iddiasına hakkı yoktur, inandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanmaya başlarız.”
Bid’at ve hurafelerden arındırılmış, uydurulmuş değil indirilmiş dine tabi olmamız halinde altından kalkamayacağımız sorun olamaz. Buna bütün siyasetçilerin inanması ve bu hedefe doğru yapılması gerekenleri hedefine alması şarttır.
Dünyaya huzur ve mutluluk gelecekse bunu sağlayacak, en büyük katkıyı yapacak olan Türkiye’dir.
Eğitimde, hukukta, üretimde, teknolojide ve demokraside çağın üstünde bir yere süratle gelinmesini hedefleyecek öncü siyasetçiler buna kendilerini hazırlarsa işin besmelesi inşallah tamam olur.
Çadır halkından imparatorluk çıkaran bir millet, büyük amaçları gerçekleştirecek kabiliyete sahiptir.
Siyasi parti yasaları, seçim mevzuatı düzeltilmeli, siyaset paralı ve de pahalı iş olmaktan çıkarılmalı, baraj ve engellerin kalkması halinde müsbet işler yapacakların önü açılacaktır. Bildiklerimi söylersem başıma iş mi gelir? endişesi kaldırılmalıdır.
Siyasetçiler sanal gündemin girdabından kurtulup kendini büyük ve mukaddes davalara hazır hale getirmelidir.
İnsanlarımız için doğru yol, siyasi öfke ve çatışma değildir. Bilimdir, eğitimdir, hukuktur, demokrasidir, üretimdir.
Siyasiler iyilik üzere birbiri ile yarışmalı, günah ve kötülük üzere yarışmamalıdır.
Problemlerin kaynağını, Yahudiler, Hristiyanlar ya da dış güçlere dayandırma kolaycılığından sıyrılmak gerek.
Özeleştiriden kaçınmamak şarttır. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun 14 Ocak 2015 tarihli mülakatından bir bölümü şöyle: “Kendisine güvenen bir medeniyet özeleştiri kültürünü geliştirir. İslam medeniyeti de tarihte böyleydi. Ama Müslümanlarda ciddi bir özgüven kaybı oldu. Tarihten devraldıklarını bir ayıklama yapmadan korumaya ve savunmaya başladılar. Ulema ve şeyhleri “eleştirilebilir, yanılabilir kişiler değil de Allah’tan özel yetkiler almış kimseler zannettiler. Oysa yanılmaz olan Kur’an ve sünnetin bilgisidir.”
Bu yıl Ramazan ayını, yaşanan büyük deprem dolayısıyla buruk geçiriyoruz. Aynı zamanda 14 Mayıs seçimleri dolayısıyla seçimli bir Ramazan oluyor. Siyasetçilerimiz günlük kısır döngüyü sürdürecek çatışmalardan kaçınmalı, büyük hedeflere yönelik projelere kendini hazır hale getirmelidir.
Himmet KASAL
Teşekkür ederim, Himmet bey yazınızı okudum, hislerimize tercüman olmuşsunuz, Allah tan sağlık ve afiyetle ömürler dilerim kardeşim.
Gazetenizde Himmet Kasal Beyin düşüncelerini ifade etmelerine fikirlerini duyurmalarına müsaadelerinizden dolayı sizlere müteşekkirim tüm gazete çalışanlarına selam Ve saygılarımı sunarım