ÇÖL' DEKİNİN İLACI SU!
Coğrafyamızda cereyan eden önemli hadiselerden başlayarak, konuları ilaç ve suyla bağlamaya çalışacağız.
6 Ekim Hamas' ın oyuna getirilmesiyle başlayan İsrail vahşetinin üzerinden 15 ayı geçmişken bir ateşkes anlaşmasında anlaşmaya varıldı. 50 Bine yakın ölüm, 100 Binden fazla yaralı, 15 Bine yakın enkaz altında kalan çoluk çocuk, kadın, yaşlının mahvına sebep olan tarihin en büyük yıkım felaketi.
Rusya ile İran'ın etkisizleştirildiği, sözüm ona medeniyetle özleştirilen Batı' nın, kendini İslam ülkesi olarak görenlerin zalimin zulmüne seyirci kaldıkları gibi yer yer alkışladıkları insanlık dışı barbarlık aylarca izlendi.
Hemen akabinde Baas rejiminin temsilcisi Esad kontrollüce ülkesini terk etti. Uygulanıla bilirliği son derece zayıf Hamas-İsrail ateşkesini ABD başkanları paylaşamıyor. Biden ben sağladım derken, Trump bu benim eserimdir diyebiliyor. Birinin çanak tuttuğu diğerinin insan kestiği bu zalimanelere bel bağlayan yüzlerce ülke olayın tam farkına varamadan mahur gözlerle izlemekle meşgul.
Tarihin kendine yüklediği misyon gereği ateşkes sağlayan, arabuluculuk yapan ülkeler arasında direkt Türkiye'mizin adı geçmiyor. Katar-Mısır- ABD olayları pişirip servis ediyorlar. Uluslararası Ceza Mahkemesine, Lahey Adalet divanına Güney Afrika Cumhuriyeti başvuruda bulunuyor. Bu davranış onlar adına pozitif yazılırken, bize negatif yansıdığını görmek hiç de zor değil.
Öte yandan, Suriye'nin geleceği üzerine, İtalya ve Fransa'da yapılan toplantılarda Türkiye’nin olmamasını sorgulamak gerekmez mi?
İkili, üçlü hatta beşli oynayan Collani, Ahmet Tara gibi iki ayda üç isimle karşımıza çıkan Suriye yönetiminin lideri, Türkiye' siz adım atmayız, onların tecrübesinden yararlanacağız diye demeçler verirken Avrupa'da başka başka çözüm ve önerilere yeşil ışık yakılıyor. Yansıyan haberlere bakılırsa bizim ürünlere % 300-500 gümrük uygulanması da kirli oyunun bonusu gibi...
Dijital ortamlar ve sosyal medya platformları, hakikatin üstünü örtmek adına % 20 İslami, % 80 de onun güzelliklerini perdeleyici yayın yapıyorlar. Son elçinin vefatından on dört yüzyıl sonra, peygamberin misyonu birbirinden epeyce farklı toplumlarda insanları cezbedebiliyor. İslam’ın insanları kendine döndürmesinin gerçek niteliği, dünya tarihinin çok önemli sabitelerinden biri olmakla beraber, hala daha hakkıyla anlaşılmaktan uzaktır.
İnsanları, huzur ve mutluluğa ulaştırmayı hedefleyen İslam kuralları ve vecibeleriyle tam bir mükemmellik arz eden İslam, bunu uygulayacak Müslümanların özde değil, sözde imanları yüzünden pratikle nazariye uyuşmuyor.
Müslümanların kahir ekseriyetine hakim olan yaşam biçimi, Müslümanlığa hevesli kitlelerin soğumasına sebep olacak durumdadır. İnançsız bir insan tasavvur edilemez. Dolayısıyla insan iman eden varlıktır. Kendini ateist olarak tanımlayanlar bunun dışında değildir. Onlar da yaratıcının yokluğuna iman etmektedir.
Hidayetten tam manasıyla nasiplenememişler, sudan çıkınca balığın suyun kıymetini anlayabildikleri gibidir. Kabul görmüş Maturudi anlayışına göre Hidayet yaratma açısından ALLAH'a, onu kazanma yönünden insana aittir. Fatiha suresinde tam anlamını bulan Sırati Müstakim hidayete ermişlerin yoludur. Bunu idrakten, anlamaktan aciz olanlar belki de ömürlerinde beşyüz binden fazla bunu okuyorlar ama bir türlü künhüne vakıf olamıyorlar.
Kahir ekseriyetteki Müslümanlar tam da bu durumdalar. Kendilerine sunulan suyu görüyorlar ama hala başka bir şeyin susuzluklarını giderebileceğini sanıyorlar. Çöldekinin ilacı suysa, kalplerdeki sıkıntıların ilacı da indirilen dini iyi öğrenip yaşamaktır, yani kamil bir imana karışmaktır. İman, ibadet ve muamelatı, birbirlerinin tamamlayıcısı kabul etmezsek yarım kalır.
Bolu'daki otel faciası, milletimizi üzmüştür. Hidayetten uzak olanlar insan hayatına yeterince önem vermiyorlar, Bilmem kaçıncı ihmaller zinciri sonunda vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Beş bakanın olay yerinde olması, bundan sonrası için tedbirlerin alınmasına vesile olur inşaallah. Himmet KASAL
Sağolasın teşekkür ederim, saygıdeğer hocam, sağlık ve afiyetler dilerim.