Bir buçuk ay sonra okullar açılacak.
İlk ders 11 Eylül sabahı çalacak.
Bu sene 8 LGS Türkiye birincisi ve 1 tane de YKS Türkiye birincisi çıkarmanın gururunu yaşadık.
Bu yeni eğitim öğretim dönemi öncesi büyük bir motivasyon oldu.
Olmalı.
Şimdi demek ki çalışırsak oluyormuş.
Bizim çocuklarda yapabiliyormuş.
Bizim öğretmenlerimiz öğretiyormuş herkese gösterdi.
Birçok okulun müdürleri değişti.
Yine binlerce LGS öğrencisi var, binlerce YKS öğrencisi var.
Daha şimdiden okullar açılmadan planlama yapılmalı.
Sınavlara kadar bir çalışma takvimi oluşturulmalı.
Kamplar, ara sınavlar, ders tekrarları ne gerekiyorsa zaman geçirilmeksizin şimdiden yapılmaya başlanmalı.
Sadece öğrencilerin kişisel performansına bırakılmamalı.
Daha fazla başarılı öğrenci çıkarmak için başta Milli Eğitim Müdürü Miraç Sünnetçi ve okul müdürlerine çok büyük görev düşüyor.
Ben de iki öğrenci velisiyim.
Sınav, okul, kurs, ek ders, yardımcı kaynak kitaplarla başa çıkmaya çalışıyorum.
Sınava hazırlanan bir öğrenci evinde yaşanan tüm stresi yaşıyorum.
Öğrenci koçları var malum.
Ne olur biz veliler içinde bir koçluk sistemi olsun.
Bizi de adam akıllı yönlendirsin.
Öğrencilerin kafası çok karışık.
Kendi aralarında konuşuyorlar.
Falan okulda öğrencilerin ortalamasını yüksek tutuyorlar bizim hocalar cimrilik yapıyor.
Ortalamamız düşük.
Filan özel okula geçersen devam zorunluluğu yokmuş ortalamayı da 100 verip geçiyorlarmış.
Bazı arkadaşlar açık liseye geçiş yapıp evde çalışmayı tercih ediyor.
Baba biz ne yapalım?
Ne desek işe yaramıyor.
Başkasına akıl vermek, yol göstermek, tecrübelerinizi anlatmak kolay ama iş kendi çocuğunuz olunca işe yaramıyor.
Kamil Miras’a giden bir öğrenci velisiyim.
Fen Lisesinden sonra en başarılı çocuklar burada.
Ama geride kalan 3 yılda bu okulun yönetimin başarılı olduğunu söylemek imkansız.
Okul veli ilişkisi zayıf.
Öğretmenlerle öğrencilerin durumu nasıl bilmiyorum ama bu okul Fen Lisesi ile yarışıp hedefi onu geçmek olmalı.
O zaman daha başarılı olurlar.
Ama öyle bir motivasyonları yok.
Birde bu eğitim öğretim döneminde Süleyman Demirel Fen Lisesi de Kamil Miras’ta olacak.
Şehrin en yüksek puanla öğrenci alan iki okulu aynı yerde.
Bina konusunda ilginç bilgiler geliyor.
Aynı binayı kullanmak gibi.
Kaş yapalım derken göz çıkarılmasın ama ha.
Okul müdürleri değişti.
Yeni bir eğitim dönemine başlarken daha dikkatli olalım.
Aynı binayı kullanan farklı okullarda sağlıklı bir eğitim yapılması pek mümkün değil.
Bunu Şemsettin Karahisari Ortaokulu ile Atatürk İlkokulu tecrübesinden biliyoruz.
Okul müdürleri, okul aile birlikler ve hatta öğrenciler bile bir birine öteki gibi bakıyor.
Bakmakla kalmıyor zıtlaşma yaşanıyor.
İster istemez eğitime yansıyor.
Biraz dikkat diyorum.
****** ********* *****
CAFELİFE KÜLTÜR SANAT MERKEZİ
Afyonkarahisar’da edindiğim en büyük kazanım çok iyi dostlara sahip olmak.
Ne yaparsak bir şekilde yanımızda oluyorlar.
Bizi yalnız bırakmıyorlar.
Özellikle kültür ve sanat konularında inanılmaz güzel insanlar tanıdım.
Cafelife Şehir ve Yaşam Dergisiyle Afyonkarahisar’da bürokratlar ve politikacıların dışında edindiğim dostlarım benim en büyük zenginliğim oldu.
Altı sezondur tiyatro organizasyonları yapıyoruz.
50’den fazla oyun 350’den fazla tiyatro sinema, dizi oyuncusunu Afyonkarahisar’da misafir ettik.
Eylül ayından itibaren yeni oyunlarla yine karşınızda olacağız.
Geçen hafta daha çok TRT’de yayınlanan 80’ler dizisinden tanıdığımız Faruk Sofuoğlu aradı Afyonkarahisar’dan geçiyoruz sana geliyoruz.
Yarım saat sonra oyun ekibiyle birlikte Cafelife önünde durdular.
Ünlü oyuncu Deniz Oral ve Faruk Sofuoğlu indiler kucaklaşma faslından sonra sohbet ve derken Deniz Oral, “Baba yiyecek ne var?” dedi.
Bekos Atom var dedim.
Bekos ne baba? Diye sordu.
Başladık Frigler’den bu yana anlatmaya.
Bekos ne dersen Kral Midas’tan, Hititlerden, Mısırdan, bahsetmemek olmaz.
Baya bir antik dönem bilgisi verdikten sonra Bekos, “Ekmek” dedim.
Bekos Atom’u yedikten sonra, “Bunu mutlaka ulusal bir marka yapmalısın.
Hem Afyon’a özel hem de bir hikayesi var.
Üstelik çok doyurucu ve harika dedi.
****** ******* *******
AMERİKALI KONUĞU AĞLATAN ADAM
Cafelife geceleri Türkü şöleni ile devam etti.
Bu haftanın konuk sanatçısı Ali Fikret Aydın oldu.
Ali hocayı birçok koro çalışmalarından ve üniversiteden tanıyoruz.
Ama daha az bilinen bir özelliği de dünyanın neredeyse yarısını gezmiş olması.
Yakında yine bir yurt dışı gezisi var.
Kemal Baykara’nın aracılığı ile kendisiyle tanıştık.
Cafelife Türkü gecesinin saz üstadı ve solisti olunca türkü severlere inanılmaz bir gece yaşattı.
Bir ara Ali Fikret Aydın hoca, ‘Değmen benim gamlı yaslı gönlüme’ türküsünü söylemeye başladığında hemen yan masada oturan bir konuğumuz vardı.
Tanımıyoruz ama tanıdık bir misafirimizin konuğu.
Başını öne eğdi, bir tuhaf oldu.
Anlamadık ne olduğunu ve ağlamaya başladı.
Yanında oğlu var ve hızla masadan kalkıp uzaklaştı.
Birkaç kişi peşi sıra gitti türkü bittiğinde geri döndüler.
Ne olduğunu anlamadık.
Gece devam etti.
İşin sırrını gece dağılma zamanı geldiğinde öğrendik.
Afyonkarahisarlı olan konuğumuz 18 yaşında Amerika’ya gitmiş.
Amerika’da kalp doktoru olarak hayatını sürdürüyor.
Bir yıl önce Amerika’da iç hatlarda uçuş sırasında uçak türbülansa yakalanıyor.
Biraz uzun sürüyor ve oturduğu koltuğun basınç maskesi açılmıyor.
Buna bağlı olarak hayatını kaybediyor.
Eşi, ‘Değmen benim gamlı yaslı gönlüme, ben bir selvi boylu yardan ayrıldım’
Selvi boylu bir adammış.
Bir de bu türküyü çok sevince Ali Fikret Aydın’ın çalıp söylemesi Amerika’dan gelen konuk göz yaşlarına hakim olamadı.
Bizde bu sayede hüzünlü bir anıyı öğrenmiş olduk.
Sazına sesine sağlık Ali Fikret Aydın hocam.