Bu soruya eminim herkesin farklı bir cevabı vardır.
Olmalı da?
Cumhuriyet bize sunulan en güzel hediye ve bayramdır.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu soruya şöyle bir cevap veriyor.
"Eğer bana 'Cumhuriyet nedir?' diye sorarsınız, size cevabım şudur: 'Cumhuriyet benim işte!' İslamköy’den çıkmış bir köylü çocuğunu Cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyettir. Cumhuriyet budur. Bunu büyük Atatürk’e borçluyuz."
Süleyman Demirel 1924 doğumlu.
Henüz Cumhuriyet ilan edileli bir yıl olmuş.
Neredeyse Cumhuriyetle yaşıttı.
Cumhuriyet benim için nedir?
1970 yılında adı haritalarda bile olmayan bir köyünde doğdum Anadolu’nun.
Adı haritalarda olmasa da Çakıroğlu köyü derlerdi.
Gaz lambalı köy hayatımızda yaşam gün doğmadan başlar gün batınca biterdi.
Biraz çiftçilik, biraz kereste ve odun kömürü işi yapılırdı.
Yoksul, sefil bir köydü.
Aklım ermeye başladığında babam ortalıkta yoktu.
Var mıydı yok muydu bilmiyorum bile.
3 yaşına geldiğimde farkında değildik.
Yıl 1973.
Köy yeri okul yok, okumuş yok.
Bayram dedin mi bir Ramazan Bayramı, bir de Kurban Bayramı var.
Başka? başka yok.
Oysa 1973 yılında biz haberdar olmasak da o sene daha ben 3 yaşındayken Cumhuriyet’in 50. Yılı kutlanıyormuş.
Farkında olmasam da ne kadar şanslıymışım.
Elimden gelen bir şey olmadı.
Yaşasın Cumhuriyet diyemedim ama 50. Yılı yaşamış bir nesilim.
Sonra 1974 yılının ortalarında bir adam geldi.
Dediler ki işte senin baban bu.
Hayatımda ilk defa görüyorum.
Meğer askerdeymiş babam.
Terhis olup gelmiş.
O zamanlar askerlik şimdiki gibi paralı değil.
Zaten olsa da kimsede para yok ki!
O zaman askerlik tam 20 ay.
Bir gidiyorsun terhis olmadan gelmek yok.
Vay be benimde babam varmış.
O zamandan hatırladığım tek şey uzun sürmedi kısa bir zaman sonra babamı yeniden askere çağırdılar.
Yıl 1974 Kıbrıs çıkartması zamanı.
Ne olduğunu anlamıyorum ama annem ağlıyor onu hatırlıyorum.
Bir gece ansızın “Ayşe tatile çıktı”
Kıbrıs’ta Türk’e yapılan zulüm bitti.
Adanın yarısını aldık.
Cumhuriyet ilan edilip sınırlar çizildikten sonra savaşarak vatan toprağı yaptığımız, Türkün bayrağını diktiğimiz yerdir Kıbrıs.
Dedim ya adı haritalarda bile olmayan bir köy.
Yol yok, köprü yok, okul yok, hastane, postane hiç bir şey yok.
Bir köy kahvesi ve orada bulunan bir radyo.
Kahvecide amcam.
Birkaç yıl geçti 6 yaşına geldiğimde köyden şehre taşınmaya karar verdi babam.
Bir traktörün römorkunun yarısı bile etmeyen üç beş yatak yorgan, kap kacak o kadar.
Güçlükle dereden geçip şehre doğru giderken uykuya dalmışım.
Gözlerimi açtığımda yol kenarlarında direklerde ışıklar yanıyor.
Hayatımda ilk defa görüyorum.
Cumhuriyet işte buydu.
Bibimgilin evine geldik evin tavanında ışık var.
Gaz lambası yok, bir düğmeye basıyorsun yanıyor.
Gözlerime inanamıyorum.
Yaşadığım en büyük şoklardan biride tuvalet evlerin içinde olması.
Su evlerin içinde.
Bir yıl sonra okula başladım, Mithat Paşa İlkokulu.
İlk gün ilk ders tanışıyoruz hayatımda gördüğüm en güzel, en naif, sevecen kadın.
Sınıf öğretmenim Şengül Kalı kendini tanıttı.
Sonra bize geldi sıra, herkes adını soyadını söylüyor bana geldiğinde ayağa kalktım, “Omar Mazı” öğretmenim gülümsedi.
Senin adın “Ömer” ve adımın aslında Ömer olduğunu 7 yaşında orada öğrendim.
O güne kadar bana herkes Omar dedi.
Annem okuma yazma bilmez, ama birçok okumuştan daha girişken ve hesap uzmanıdır.
Babam da bilmezmiş, Askerde Ali okulu dedikleri okuma yazma bilmeyenlere askerde okuma yazma öğretiyorlardı.
Babam orada öğrenmiş.
Sonra bir gün bizim Mithat Paşa ilkokulunda yetişkinlere diploma vermek için sınav açıldı.
Babam benim 1. Sınıfa başladığım okuldan ilkokul diploması aldı.
Cumhuriyet işte bu dur.
Yıllar sonra Okuma Yazma bilmeyen bir anne ve babanın çocuğu olan ben Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birisi olan Sabah Gazetesinde muhabir olarak çalışmaya başladım.
Yerli yabancı başbakanlar, cumhurbaşkanları, ünlü sanatçılarla dolaşıyorum.
Dünyanın en büyük zirvelerinde bulunuyorum.
Sabah’ta köşe yazdım, üniversitelerde ve birçok söyleşilere katıldı, televizyon programlarında bulundum.
Kitaplar yazdım ve yazmaya devam ediyorum.
Cumhuriyet ailene göre sana bir kader çizmiyor.
Cumhuriyet sana kendi kaderini ve geleceğini kendin belirleme imkanı veriyor.
Eşit yurttaşlık, eşit haklar, kendi kaderini ve geleceğini belirleme imkanı.
1998 yılıydı.
Fahir Atakoğlu Cumhuriyet’in 75. Yılı için özel bir gösteri, beste hazırladı.
Antalya Serik’te bulunan Aspendos tiyatrosunda gösterilecek.
Bir gün önce basın toplantısı yaptı, o gazetecilerden biri de bendim.
Cumhuriyet’in 75. Yılı özel bir gösteri.
Fahir Atakoğlu’nu izlerken gözlerindeki ışıltıyı görüyorum çok heyecanlı ve güzel bir iş yaptığının gururunu yaşıyordu.
Müzik ve görsellerin uyumu, Anadolu insanının uyanışını ve şanlı ordumuzun zafere giden yolunu o kadar güzel anlatıyordu ki.
Gösterinin 5 dakikalık bölümünü izledik.
Ertesi günü iple çekiyoruz.
İzlerken gerçekten gurur duydum tek kelimeyle mükemmel bir gösteriydi.
Hayatımda 50. Yıldan sonra Cumhuriyet’in 75. Yılını yaşamış biri kişiydim.
Aradan yıllar geçti Afyon’da yaşamaya başladım.
Geçen yıl 100. Yılını kutladığımız Büyük Taarruz için Fahir Atakoğlu’nu aradım.
Ekipleri ile görüştüm, 75. Yıl gibi Zafer içinde bir şey yapalım dedim.
Tamam hayhay dediler birkaç gün sonra 1 milyon dolar bütçe çıkardılar.
Hevesim kursağımda kaldı.
Bu sene Cumhuriyet’in 100. Yılı.
Geçen yıl bir şey yapamadım ama bu sene bir şeyler yapmak lazım derken kıymetli dostum Devlet Halk Dansları Topluluğu Sanat Yönetmeni Yıldız Çankaya aklıma geldi.
Duydum ki o’da bir şeyler yapmak istiyor.
O bir taraftan ben bir taraftan uğraşa uğraşa Zafere Doğru Cumhuriyet Doğuyor diye dramatik dans gösterisi yapılması için çalıştık.
Ankara’da ve Afyon’da türlü zorlukları aşarak 25 Ekim 2023 tarihinde Veysel Eroğlu Spor Salonunda o gösteriyi sahneledik.
Cumhuriyet’in 100. Yılı için çok özel ve güzel bir iş çıkardık.
Hayatım boyunca unutamayacağım ve bende 100. Yılda böyle bir iş yaptım diyeceğim bir iş oldu.
O gün salonda olanlar güzel bir anı yaşadı.
Gelmeyenlere söyleyecek sözüm yok.
Ben bir Cumhuriyet çocuğu olarak üzerime düşeni yaptım.
Keşke yakasına Atatürk fotoğrafı yapıştırıp, sosyal medyadan paylaşanlarda kalıp gelselerdi.
Milliyetçi ve Cumhuriyetçi geçinenlerin ikiyüzlülüklerini bir kez daha yaşayarak gördüm.
Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet’in 2. Yüz yılı.
Mustafa Kemal Atatürk ve tüm kahramanlarımıza minnetlerimle.
Cumhuriyet hayatın ta kendisi.
Göklerde dalgalanan bir bayrağımız, 5 vakit okunan ezan, özgürce yaşadığımız bir vatan Cumhuriyet’in ta kendisidir.