Cimrilik zenginlere, cömertlik fakirlere has olduğunu kesin olarak anladım.
Geçenlerde Türkeli sahibi iş adamı Önder Artuk aradı.
Hafta sonu bir yemek yiyelim bir yerde dedi.
Tamam Önder Bey dedim.
Hafta sonuna doğu iki gün yemek yemedim.
Patronla yemek yiyeceğiz ya.
Adam aramadı.
Bir hafta daha geçti, baktım arayacağı yok, “Yahu ne oldu bizim yemek işi dedim”
Unutturmaya çalışıyor.
Almışım yemek sözünü unutur muyum?
Evet ya, yemek yiyecektik değil mi? Demez mi.
Ya sabır çektim evet kaç gündür az yiyorum dedim.
Tamam bugün yemeğe çıkalım öğlen buluşalım dedi.
Oh be nihayet yemeğe çıkacağız dedim.
İşi gücü bitirdim öğlen oldu arayan soran yok.
15.00 gibi ben aradım, “Bizim yemek?” dedim.
Tamam yarım saat sonra gel halledelim dedi.
Adam patron ya ben yemek hayalleri kuruyorum bakalım nereye gideceğiz.
Buluştuk, “Ya arkadaşlar bizim personel yemeği kaldı mı?” diye sormaz mı.
Bütün hayallerim yıkıldı.
Gözümdeki o koskoca patron balon gibi patladı.
Allah’tan kalmadı dediler.
Tamam şimdi çıkar bir yerlere gideriz diye umut ediyorum.
Yok arkadaş, “Pide yiyelim mi?” diye sormaz mı.
Bende bilirsiniz kibar bir insanım, “Pideye gerek yok bir simit bir kahve olsa yeter” dedim.
Böyle patron mu olur arkadaş.
Bu patronlar ne kadar cimri.
Neyse unuttuk onu.
Önceki gün telefonum çaldı.
Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in Özel Kalem Müdürü Mehmet Savaş arıyor.
AKM için başkanla bizi buluşturun bir ara diye konuşmuştuk.
Başkanım öğlen sizi yemeğe bekliyor 12.00 gelin dedi.
Sabahta kahvaltı yapmamıştım daha, “Tamam geliyorum” dedi.
Başkan yemek ısmarlayacak ben hayır der miyim?
Mehmet Başkan kolay kolay böyle bir teklifte bulunmaz.
Daha bir saat var.
Hazırlandım.
Bayramlıklarımı giydim belediyenin yolunu tuttum.
Bakalım başkan beni nereye götürecek, menüde neler var diye merak ediyorum.
Belediye’ye çıktıktan sonra önce basın bürosuna uğradım oradaki arkadaşları selamladıktan sonra üst kata çıktım.
Sekreter Mustafa Ceylan karşıladı.
Sonra Satılmış Akkaş ile kucaklaştıktan sonra Mehmet Savaş’ın yanına geçtim.
Her zaman olduğu gibi kuyruğu kuş pişiriyor.
Bir elinde telefonla konuşurken diğer eliyle de selamlaşıyoruz.
Sonra başkanın makamına geçtik.
Benden başka iki kişi var.
Birisi bir kadın.
Başladı bir şeyler anlatmaya başkan 2 tanesini çözdü.
Kadın başka bir sorununu anlatmaya başladı.
Mehmet Zeybek Başkan sabırla dinliyor.
Bir hayli sıkıldığı her halinden belli ama bir şey demiyor.
Sonra bak gazeteci orada ona anlat diye kadını bana yönlendirdi.
Beş dakika da ben dinledim, “Hanım efendi bu konuda ne başkanın ne de benim yapabileceğim bir şey yok.
Bu konu hukuksal bir konu bir avukatla görüşün.
Başkanın ya da benim çözebileceğim bir konu değil” diyerek konuyu kapatmaya çalıştım.
Başkanda beni destekledi.
Konu gerçekten belediye başkanlık konusu değil bir dolandırıcılık olayı.
Bu arada kadın o kadar rahat ki sanki komşusunun evinde gibi, Başkan Zeybek telefonla görüşürken gidip başkanın ya masasında bulunan sulardan birini alıp içmeye başladı.
Dert babası Mehmet Zeybek.
Konu bizim yemek meselesine ne zaman gelecek bekliyorum.
Başkanın işi bitsin de yemeğe çıkalım diye.
Aklımda önce bir çorba, ara sıcak, güzel bir salata, nefis bir ana yemek, tatlısız olur mu? Üstüne birde orta Türk kahvesi.
Başkan ya en baba menüyü seçeceğim.
Ya da diyorum başkanım mangal yaptırmıştır.
Pirzola, biftek, sucuk, kanat, salatalar hayaller kuruyorum.
Beni hayallerden Mehmet Savaş uyandırdı.
Yemek hazır hadi buyurun dedi!
Nasıl yani? Diye sordum.
Başkanın arka odasını gösterdi hazır dedi.
Anladım zaman yok ya buraya söylemişler bir yerlerden dedim.
Önde başkan Mehmet Zeybek arkasından ben ve Mehmet Savaş içeri girdik.
Servis atılmış ama henüz yemekler yok.
Büyük bir merak ve heyecanla masaya kurulduk.
Garson kardeşlerim kapıda göründü.
Tepsilerle içeri girdiler ve önümüze tepsileri ve üzerindeki yemekleri koydular.
Bir yemeğe baktım, bir garsonlara.
Olamaz.
Yine tüm hayallerim yerle bir.
Biz neler hayal ederken karşıma çıkana bakın ya.
Başkan Mehmet Zeybek ve Mehmet Savaş’a baktım.
Başkan bu ne? Dedim
Başkan Mehmet Zeybek “Yemek” dedi.
Vallahi sizin yaptığınızı Çorumlu yapmaz.
Ben ne hayallerle gelmiştim.
Sizin yaptığınıza bakın.
Menümüzde neler var?
Mercimek çorbası.
Kuskus.
Patlıcanla yapılan karnıyarık var ya, büyük bir değişiklik yaparak kabağın karnını yarık yapmışlar.
Tel kadayıf tatlısı.
Bir tombik ekmek.
Bir minicik su.
Biz mangal, pirzola, biftek hayal ederken kuskus gerçeği ile yüz yüze kaldık.
Tamam Başkan Mehmet Zeybek hadi cimri demeyelim ama çok tutumlu bir adam.
Bunu biliyoruz da bu kadar olmaz ki.
Aşk olsun Başkanım bana bu yapılır mı?
Sonra anladım, Cimrilik zenginlere, cömertlik fakirlere has bir şey olduğunu.
Vallahi bir gün Başkan Mehmet Zeybek ve Mehmet Savaş’ı ben yemeğe davet ediyorum.
Gelin size öyle bir mangal yapayım ki ziyafet neymiş görün.
Önder Artuk’u unutmadım.
Onu da bir gün yemeğe çıkartacağım.
Pide değil en kralına götüreceğim.
Bizim gönlümüz zengin ağalar gönlümüz.