Nuh’un Gemisi, maceralarıyla kendi zamanına damgasını vuran, gönüllerde tebessüm dolu izler bırakan gerçek bir hayat hikâyesi ve serüvenidir. Afyonkarahisar halkının yakından tanıdığı Nuh’un Gemisi’nin kaptanı ile yıllar önce tanışmıştık. Sonra 2015 de Çay’daki ikametinde ziyaret etmiştik. 2018 de vefat eden Kaptan Halil Kocatepe’yi rahmetle anıyor, yaptığımız sohbeti takdim ediyorum:
O’nun hayat hikâyesi Nuhun Gemisi ile yaşadığı hayat maceralarla dolu. Tatlı sohbetini, esprili ve güçlü anlatımı, sıcak ve samimi hali konulara renklendiriyor, heyecan katıyordu.
Geçmişte Afyonkarahisar yöresinde dillere destan olan, herkesin bildiği, duyduğu, gördüğü, güldüğü meşhur Nuhun Gemisinin maceralarını dinlemek üzere geminin kaptanı Halil Kocatepe’yi ziyaret edip sohbetinde bulunmak için 04.10.2015 Pazar günü, Nuhun Gemisinin faaliyeti durduktan 27 sene sonra Afyonkarahisar Çay ilçesine bir gurup gençle beraber gittik. Halil Ağabey, bizleri evinde misafir edip ağırladı, hoş sohbet muhabbetle geçmişi zamanı beraber yâd ettik.
Afyonkarahisar civarında Nuhun Gemisi’ni bilmeyen yoktur. 1955 Model Sauer marka Alman yapısı otobüs, İçinde insanla beraber her çeşit canlı mahlûku taşımasıyla Nuhun Gemisi unvanını almıştır. Halil Amca, 1952 yılında ehliyet, 1962 yılanda da aldığı otobüsle Afyonkarahisar- Çay arasında ve ilçe pazarlarına 1988 yılına kadar Nuhun Gemisiyle yolcu taşımıştır.
Aslında Halil Sakarya, deyince O’nu kimse tanımaz, bilmez. Herkes otobüsüne de, kendisine de “Nuhun Gemisi” Derler. Otobüsün içine müşterilerle beraber her çeşit hayvanlar bindiği için bu ismi almış. Kendisinin gönlünün genişliği, yardım severliği, herkese gösterdiği güler yüzle, şefkat ve merhamet duygusuyla iyilik etmesi nedeniyle O’na da Nuhun Gemisi demişler. Hala Nuhun Gemisi olarak biliniyor.
KENDİ ZAMANININ NASRETTİN’İ
Vasıtanın bulunmadığı yokluk yıllarında, soğukta sıcakta yollarda yolcu bırakıp arkasından baktırmamayı, mağdur etmemeyi prensip edinmiş bir gönül adamı Halil Amca. Akşehir ile Çay yakın olduğu için Nuhun Gemisi, Nasrettin Hocayı hatırlatıyor. Şakalarıyla, esprileriyle, konuşmalarıyla ve tavırlarıyla hem güldürüyor hem de düşündürüyor. Bu nedenle Nuhun Gemisini süren de, binen de, gören de hatta duyan da muhakkak gülümseten, düşündüren bir durumla karşılaşmıştır.
Fındık adında köpeği, Nuhun Gemisine çok düşkünmüş. Her gün Nuhun Gemisi sefere çıkarken şehir dışına kadar refakat eder, döneceği saati bildiği için o saatte tekrar gelir şehir dışında karşılarmış.
Nuhun Gemisinin çok komik durumlar, maceralı işler, polis kontrolleri, trafik denetimleri gelmiş başına. Bazen polisler, O’na kızmış, Bazen de O, polislere kızar, kükrermiş. Bazen de ikisi birden ya kızarlarmış, ya da ikisi birden ortadaki vaziyete kahkaha ile gülerlermiş..
Polis, Nuhun Gemisini durdurmuş, fazla yolcu var mı diye sormuş? Kaptan, hepsi içinde demiş. Polis anlayamamış, nasıl? Diye sormuş ve dolanıp otobüsün kapısını açınca aşırı fazlalıktan dört-beş yolcu polisin önünde yere düşmüşler. O, polise: “İşte fazlalar düştü!” Demiş.
ÜZERİNDE NE YAZIYOR: NUHUN GEMİSİ
Nuhun Gemisinde insanlar, koyun, keçi, eşek, inek, tavuk, kaz.. Her türlü hayvan taşınırken bir gün polisler otobüsü durduruyor. Otobüste insanlarla beraber yolcuk yapan eşekleri görmüşler. Polisler Kaptana sormuşlar nedir bu durum? Kaptan gayet rahat ve makul bir ifadeyle: “Üzerinde Ne yazıyor?” Diye Sormuş. Onlarda: Nuhun Gemisi yazıyor, demişler. Kaptan, Nuhun Gemisi böyle olur, demiş. Gülüşmüşler. Bir daha olmasın diye sıkı sıkıya tembih etmişler.
Başka bir gün şehirden çıkarken bir kenarda durup sipariş alan yolcuyu beklerken tam orası da polis karakolunun karşısıymış. Eşekler başını otobüsün penceresinden çıkarmışlar karakola karşı başlamışlar anırmaya. Sanki: “Siz ne söylerseniz söyleyin biz yine buradayız” Der gibi.
Çaydan Senirkent pazarına gitmek üzere hazırlanırken bir vatandaş ineğini alıp gelmiş. Nuhun Gemisi tıklım tıklım dolmuş. Adama ve ineğine yer kalmamış. Adam başını eğmiş, üzüntülü bir şekilde oradan ayrılmış. Daha sonra Nuhun Gemisinde hareket etmiş. Yolun kenarında ineğini götüren adam ümitle otobüse melül melül bakmış. Kaptan yolculara “Vakit kış, hava soğuk, bu adamı alalım mı, ne dersiniz?” diye sormuş. Bu gariban adamı alalım, demişler. Sahibiyle beraber ineği Nuhun Gemisine almışlar.
Kaptan, adama ineğin başı bu tarafta emniyette, arka tarafındaki camları kırmasın demiş. Adam, hayvanın arka tarafında ben bekler, camı kırdırmam demiş. Yola devam etmişler. İshal olan inek önce sahibinin üstünü batırmış. Yolcular gülmeye başlamışlar. Biraz daha ile gidince hayvan adamın üstüne idrarını da yapınca yolcular tekrar gülünce zavallı adam da çaresiz, kendi vaziyetine bakarak gülmeye başlamış. Nuhun Gemisi, adamın durumuna acımış, ücretin yarısını almış.
Yolcunun biri para vermek için elini cebine sokunca hayvan pisliği çıkmış. Yan koltuktaki yolcunun kucağındaki kuzu, sıkı sıkıya oturan müşterilerin birinin cebini doldurarak böyle bir sürprizi yaşatmış.
AŞIRI YÜK VE PİŞMANLIK
Bir gün polis, Nuhun Gemisini durdurmuş. Aşırı yük ve fazla kişiyi gerekçe göstererek boşaltmak istemiş. Nuhun Gemisi, polise boşaltmanı tavsiye etmem, bu yol ortasında doğru olmaz, yoksa aldıramayız, demiş. Polis dinlememiş Nuhun Gemisinde ne varsa boşaltmış. İçinden insanlar, hayvanlar, heybeler, torbalar, malzemeler yığılmış kalmış. Artık kızma sırası Nuhun Gemisi’nin Kaptanına gelmiş. “Hadi bakalım, bunları ne yapacağız? Yeniden topla, yükle, yerleştir, yerleştire bilirsen!” Demiş.
Salı günü Emirdağ pazarına yolcu taşırken karlı bir kış gününde yolda köylü kadınlar Nuhun Gemisini durdurmuşlar. Eşeklerini çeşmenin yanına bağlayıp Nuhun Gemisine binmişler. Emirdağ’a varınca ücret toplarken yolda binen kadınların birinin ayağı dikkatini çekmiş. Önce mest var zannetmiş. İyice dikkat edince o karda kışta yalın ayak olduğunu fark etmiş. Ondan ücret almamış. Biraz sonra da keşke ayakkabı alıverseydim, diye arkasından bakmış ama bulamamış. O pişmanlığı hala hatırlıyor. Böyle fakrı zaruret içindeki insanların halini ibretle düşünüp her zaman Rabbimize şükretmeliyiz, dedi.
ŞAKACI-GÖNLÜ BOL- CÖMERTTİ
Nuhun Gemisi yolda giderken durur ve geri geriye gitmeye başlar. Kaptan direksiyondan ayrılar müşterilere doğru yürür. “Bak aranızda para vermeyenler var, otobüs onun için geri gidiyor, çabuk para vermeyenler versin ki bu vasıta yola devam etsin, dermiş. Şehir merkezinde Nuhun Gemisini geriye doğru hareket ettirmiş. İnmiş arka tarafına geçmiş, altında kimse kalmasın diye bakarken, bir taraftan da gel, gel diye eliyle işaret ediyormuş. Vatandaşın biri koşup gelmiş. “Ne yapıyorsun? Şoförü yok, altında kalacaksın! Diye kolundan çekmek istemiş. Kaptan, korkma sahibi benim. Akıllıdır o, gideceği, duracağı yeri bilir, demiş.
Herkese yardımcı olan, iyilik etmeye çalışan şefkatli, samimi, babacan bir yapısı vardır. Öğretmen Ömer Coşkun, böle hasbi, sıcak, hoş sohbet ve cömert insana arz rastlanır, diye O’ndan bahsetti:
“On sene önce Çay’da öğretmenlik yaparken kiralık ev arıyordum. O’nun evine yakın bir ev gördüm beni çağırdı. Kendini tanıttı. Bana: Nuhun Gemisi derler, dedi. Evi ister tut, ister tutma, sana çay ikram edeyim, diye evine aldı. Eşi Aliye Hanım o zaman sağdı. Bak Aliye bu misafirimiz, diye tanıttı. Aslında tanışmıyorduk. Hoş sohbet, samimiyet başladı. Tatlı diliyle Nuhun Gemisinden hatıralar anlattı. Bu kadar açık yürekli, cömert, samimi bir kişiyle sohbete dalınca sende nurculukta var mı diye sordum. “Hasıyız” Dedi ve geçmişte yaşanan sıkıntılardan, hatıralardan anlattı. Beş on dakikalığına misafir olarak girdiğimiz evden peş peşe çay ve yemek ikramları devam etti. Halil Amcanın el sanatlarında da mahir olduğunu, cami hayırlarına duyarlı olduğunu, cami kapılarına bakır işlemeyle süsleme yaptığını, hat yazdığını, öğrendim. Hatta kendi mezar taşının yazısını da kendisi yazmış.”
NUHUN GEMİSİNE VEDA
Gençlerle beraber misafir olduğumuz Halil Kocatepe’nin namı diğer Nuhun Gemisinin güler yüzü, tatlı sohbeti ve anlattığı hatıralarının cazibesi bizi mest etti. Zamanın nasıl geçtiğini bilemedik. Halil Amca’ya bizi kabul ettiği ve zaman ayırdığı için teşekkür ettik.
Ayrıca geçmişte Nuhun Gemisinin temizliği dâhil her türlü çilesini çekmiş, emeği geçmiş Kızları Müzehher ve Seher Hanımefendiler, Anadolu insanın misafirperverlik hasletiyle Babası ile görüşmemize imkân sağladığı; meyve, içecek, yemekler, dolmalar, haşhaşlı burmalar olmak üzere bizlere yaptıkları ikramlara ne kadar teşekkür ve dua etsek azdır.
Veda edip ayrıldığımızda vakit hayli ilerlemişti. Bu kubbede baki kalan hoş sedaların içinde geçmiş zamanda bir devre silinmez damgasını vurmuş, etkisiyle insanların hayatında ve hatıralarında yerini almış bazen güldürmüş, bazen de düşündürmüş Nuhun Gemisinin nezih geçmişinin iz bırakan güzelliklerini kalbimizde müstesna bir yere koyarak ayrıldık…
Ben çocuktum o zamanlar eskiden pazar Cumhuriyet mahallesinde kurulurdu ve Har pazara getirirdi. Tavuklar ,meyveler ,sebzeler, kazlar, ördekler vs bizim evi önüne parkeder beklerdi .Biz koşarakyanına giderdik bir gün sey dedi sizi gezdireyim anneme söyleyemedim heyecandan, evin önünden mahalleyi dolaştırdı bütün çocuklara ve öyle güzel bir anıydı ki heyecanla bindik ve yolda Nuh'un gemisini anlatmıştı ..Merakla dinledik hepimiz evin önüne gelince annem kapı bekliyordu kızdı haliyle beni sokak da göremeyince kormuş ..Ne şanslı bir çocukluk geçirmişiz...