SARIKAMIŞ HAREKÂTI
Sarıkamış harekâtı yapılış zamanı ve askeri taktik yönleriyle birinci dünya savaşı en çok tartışılan taarruzlardan birisidir. 22 Aralık 1914 ile 5 Ocak 1915 arasında yapılan harekât Enver Paşa ve ekibinin gerçekleştirdiği yanlış taktiksel hatalar yüzünden doksan bine yakın Mehmetçiğimiz Alla hu Ekber dağlarında donarak ve çeşitli nedenlerle şehit olmuştur.
Sarıkamış Harekâtı’nı gerçekleştiren 3. Ordu’nun durumunu Enver Paşa’nın Erzurum’a geldikten sonra neşrettiği beyanname gözler önüne sermektedir. “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınızın, sırtınızda paltonuzun olmadığını da gördüm. Lakin karşınızdaki düşman, sizden korkuyor. Yakın Zamanda taarruz ederek Kafkasya'ya gireceğiz. Siz orada her türlü nan-ü nimete (bolluğa) kavuşacaksınız. Âlem-i İslam’ın bütün ümidi sizin son bir himmetinize bakıyor.” Yine harekâta katılan komutanlardan Yarbay Aziz Samih’in beyanları da ordunun durumunu göstermesi açısından ilgi çekicidir. 17 Teşrin-i evvel de (Ekim) Erzurum'a geldim. Ordu kumandanı Hasan izzet Paşa'ya giderek süvari alaylarının halini, teçhizatını, harp kıyafetlerini izah ettim. Ordu kumandanı dediler ki: Balkan muharebelerinde ordu mükemmel giyinmiş ve teçhiz edilmişti. Mağlup olduk Bu defa da teçhizatsız harp edelim.”
22 Aralık 1914'te başlayan Sarıkamış Harekatı’nın kaderini, Kasım 1914' te yapılan Köprüköy ve Azap Muharebelerinde Ruslara karşı başarılı mücadeleler yaparak sınırdan içeri girmişlerdi. Bu dönemde Rus'lar Sarıkamış’ta Eğer 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa Kasım ayında Köprüköy ve Azap Muharebelerini kazandıktan Sonra harekâta devam etseydi. Sarıkamış’ ı alması kuvvetle muhtemeldi.
Böylece Aralık ayında gerçekleşecek olan Sarıkamış taarruzunda gerek kalmaya bilirdi. Ancak Hasan İzzet Paşa, sınırdan içeri girmesine rağmen orduyu Erzurum'a çekerek savunma taktiği uygulama yoluna gitmişti. Orduya bağlı 11. Kolordu Komutanı Galip Paşa, anılarında bu durumu şöyle nakleder:
"Hasan İzzet Paşa, Erzurum istihkâmlarına çekilip, düşmanı oraya çekmek ve kati muharebeyi müstahkem hatların önünde vermek istiyordu. Ben ordu kumandanına şöyle bir ricada bulundum: 'Düşman henüz zayıftır ve tereddüt içindedir. Bu vaziyetten istifade etmeliyiz! Taarruza devam edelim Paşam.' Ancak o, dinlemek istemedi. Galip Paşa, ordunun geri çekilmesi sırasında Hasan Kale halkı, ordunun geri çekilmesine karşı çıkarak, birinci ricat esnasında, Harsan kale ahalisi beni durdurarak benim yolumu kestiler; "Paşa, nereye kaçıyorsunuz? Evlatlarımızı ancak bugün için sizin emirleriniz altına verdik. Hep birlikte şehit olunuz yahut biz evvela hicret edelim. Harp etmeden bizi düşman çizmeleri altında bırakmak reva mıdır? Çocuk çoluğumuzla askerlerin önüne geçeceğiz. Size bir adım attırmayacağız!" Enver Paşa, ordunun geri çekilmesi olayına çok kızmış, Hasan İzzet Paşa'nın ordusunun kış taarruzuna hazır olmadığını, savunmada kalarak her türlü hazırlık yapıldıktan sonra ilkbaharda harekete geçilmesi görüşünü beyan etmesi üzerine Enver Paşa, hiddetlenerek: "Hocam olmasaydın seni idam ettirirdim!" demişti.
Daha sonra Hasan İzzet Paşa, 3. Ordu Komutanlığından istifa ederek 3. Ordu Komutanlığını Enver Paşa üzerine alarak Sarıkamış harekâtı, gerçekleşmiş olacaktır. Enver Paşa’nın Aralık ayında gerçekleştireceği harekâta cephedeki birçok komutanın olumsuz görüş bildirdiklerini görmekteyiz.
O yıllardan bu güne Sarıkamış Harekâtı belki de Türk askeri, taktik ve siyasi yönlerinin en çok tartışıldığı son zamanlarda cephede yaşananların daha da kanaatindeyiz.
"Harekâtın Anadolu'yu Etkileyen Yönleri"
1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Ordusunu ve Anadolu halkını etkileyen facianın en büyüğü hiç şüphesiz Tifüs hastalığı salgınlarıdır. 2 Ağustos 1914'te seferberliğin ilanıyla birlikte askerler aracılığıyla halk arasında yayılan 'tifüs' çoğunlukla ölümlere neden olmaktaydı. Bu dönemde istanbul başta olmak üzere bütün Anadolu salgın hastalıkların istilası altındaydı. Doktor Bentmann, 1923 yılında 'Tifüs Salgınını' "Güçlü bütün ülkeyi kasıp kavuran ve ilk olarak 1915 Ocak ayında Kafkasya'daki 3. Ordu yıkıntılarının arasında doğan bir çöl yangını" olarak tarif eder.
Tifüs salgınının kaynağı 'bitler' idi. Sarıkamış Harekâtı’nda günlerce sıcak bir ortam görmemiş olan askerler, banyo yapamadıklarından ve elbiselerini temizleyemediklerinden dolayı bitlenmişlerdi. Bir köy odası bulduklarında vücutlarındaki bitleri öldürüyorlar ve bu da tifüs mikrobunun yayılmasına ve dolayısıyla bulaşmasına sebep oluyordu.
Yedek Subay Faik Tonguç bit belasından şöyle bahsediyordu:
"Her tarafımızı saran bit haşeratı ayıklamakla bitmiyordu. Dolaplarımın içinde taşıdığım kaşığın sapını ateşte kızdırarak, elbisenin dikiş yerlerine sıvanmış olan bit yumurtalarını yok etmeye çalışıyordum Üç aydır çamaşır değiştirmemiştim. Bir kaç defa çamaşırımı suda ıslatarak eksi 40 derecenin üzerindeki karların üzerine bırakmıştım. Maksadım elbiselerimdeki bit haşaratının donmasını sağlamak, geçici de olsa bunlardan kurtulmaktı.
Yumurtalar vücut sıcaklığı ile canlanmaya başlayınca yavşaklar (bit yavruları) faaliyete geçiyor, canımızı yakıyordu. Bit belasından yüksek rütbeli subaylar bile kurtulamıyordu.
Askerleri ve halkı kırıp geçiren tifus salgınının önlenmesi için her şeyden önce bitlerin yok edilmesi gerekiyordu. Elbise ve eşyaları temizleyecek tıbbi malzemelerin yetersizliği doktorları çareler aramaya itmiştir.
Türk doktorlar kendi keşfettikleri makinelerle tifüsü önlemeye çalışıyorlardı. Önceleri ekmek fırınlarında asker elbiseleri ısıtılarak bitten temizlenirken daha sonra buğu kazanı keşfedildi. Bitten temizlenirken Seyyar kazanlar üstüne yerleştirilen kaplar içerisindeki elbiselere yüksek ısıda buhar uygulanarak, bitler temizlenmeye başlandı.
Sarıkamış Harekâtı sadece cephede yaşananlar ile kalmamış, savaş sırası ve savaş sonrasında cereyan eden tifüs salgını ve harekâttan aylar sonra bile ölülerin gömülememesinden doğan salgın hastalıklar savaşın Anadolu’yu etkileyen önemli bir yönüydü.
Savaşa yedek Subay olarak katılan Faik Tonguç' un şu sözleri bu gerçeği gözler önüne sermektedir:
"Gerek 'Narman' ve gerek 'Aha' köyündeki ölü bolluğu Erzincan'dan sonra yol kenarlarında gördüğünüz üç beş ölü kadar bile bizi etkilemez olmuştu. Erzurum'dan sonra sık sık karşılaştığımız köy damlarında (odalarında) küme yatan bir kısmı soyulmuş bir donla bırakılmış Türk çocuklarının ölülerine artık iyice alışmıştık. Bu ölüler kasabasında dört gün kaldık. İçinde ceset bulunmayan bir oda ev bulamadık.
Kemal Özbay ise 'Türk Asker Hekimliği Tarihi' eserinde bit salgınının Erzurum'daki etkisine dikkat çekmektedir. "Hastalıktan değil bizzat bitlerin saldırısından ölenler olmuştur. Erzurum da vilayet ileri gelenleri kasaba ve köylerde sağlık seferberliğine katılmış, öğrenciler hasta bakımında çalışmış; bunlardan birçoğu hastalanarak vefat etmiştir.
Yorumlar
Kalan Karakter: