Zaman zaman yaşadığımız yörelerde yıllar önce yaşanarak söylenmiş Vecize ve Atasözlerini derleyip yeni kuşaklara aktarıp unutulmamasını sağlamak için siz değerli okuyucularımıza da bu sütunlar da sunuyoruz. Gayemiz kültür zenginliğimiz kaybolup gitmesin. Yeni nesile aktarılsın. Bu güzel sözler devam etsin. Sevgili dostlar size anlatacağım bu güzel sözü Kasabamız Özburun'da Mahalle bakkalımız olan rahmetli Basri ERİKÇİ namı değer Cimperi'den dinlemiştim Allah rahmet eylesin zaman zaman biz gençlere böyle güzel sözler anlatır, bizler de onun konuşmalarından haz duyardık. Öykümüze konu olan EYEF'in ne olduğunu yeni yetişen gençlere anlatmamız gerekir.
EYEF: Yük taşırken eşyanın dökülmemesi, sıkı sıkıya bağlanması için ağaçtan yapılan yuvarlak çembere denir. Daha önceleri yük taşırken, dağda ekin indirirken, ekin kağnı ve ya arabaya yüklenir, urganın bir tarafına bu EYEF sabitlenerek bağlanır, diğer taraftan da başka bir urgan eyefin ortasından geçirilerek kendine doğru çekilerek sıkıştırılır. Eyef şimdilerde metalden yapılmaktadır. Ağaçtan yapılanı bulmak pek mümkün değildir. En iyi Eyef meşe ağacından yapılır. Köyümüzün karşısında meşe ormanlığımız vardır. EYEF'e ihtiyacı olan yanına çivi ve sağlam ip alarak ormana gider. Yaklaşık 1 metre boyunda budaksız fışkın meşelerden ihtiyacı kadar temin eder. Müsait bir yere ateş yakarak bu kestiği meşe ağaçlarını yaktığı ateşe atar. Çocuk bileği kalınlığında olan meşeler ateşi görünce lastik gibi yumuşar ve gevşer. Yanmadan ateşten alınarak iki ucundan tutularak yuvarlak şekle getirilerek bağlanır, çivilenir. Meşe soğumaya terk edilir. Soğuyunca kemik gibi sağlam EYEF olur. Köylü ihtiyacını bu şekil karşılar. Kimse EYEF'e para verip satın almaz.
Zamanın birinde bir EYEF satıcısı Özburun'a gelir. Başlar Eyef, Eyeef, diye bağırmaya. Herkes şaşırır, Herkes EYEF'ini kendisi yaptığı için EYEF'çinin EYEF satması mümkün görülmemektedir. Derken olacak ya EYEF'çinin karşısına bir delikanlı çıkar ve " Valla ormana EYEF bükmeye gidecektim. Ama sen geldin. Eğer bana beş adet EYEF verirsen bütün EYEF'lerini ben satarım" der. EYEF satıcısı da "EYEF'leri sat sana altı tane EYEF vereceğim" diye söz verip anlaşırlar. Genç EYEF'ciye " ben bağır diyene kadar sakın sesini çıkartma. Ben bir yere gidip geleceğim. Sakın bir yere ayrılma. Beni bekle" deyip anlaşırlar.
Kasabamızın diğer tarafında bakkal dükkanı çalıştıran Rahmetli Mehmet Danacı (danacı bakkal) vardır. EYEF'ciyle anlaşan genç danacı bakkala varıp " Nasılsın Mehmet amca dedikten sonra amca EYEF var mı. Valla EYEF'e ihtiyacım var. Ormana gitmeyi de canım istemiyor. Eğer varsa senden alıveriyim diye geldim" der. Danacı bakkal "Oğlum deli misin burada EYEF satılır mı git ormana bük gel" der. Genç bakkaldan ayrılarak EYEF satıcısının yanına gelir. EYEF satıcısına danacı bakkalı tarif ederek " hemen gir dükkanın önüne Eyeeef Eyeeef diye bağır"der. EYEF'çi bakkalın önünde başlar Eyeeeef Eyeeeef diye bağırmaya.
Danacı bakkal acaba satılır mı ki diye bir müddet tereddüt eder. kendisine oyun oynayan gencin oyununa gelir. EYEF'ciyi çağırarak EYEF fiyatını sorar tek tek üç lita. Toptan alırsan bir şeyler yaparız der EYEF'çi o zamanın parasıyla 2 liraya bütün EYEF'leri alır. Mehmet Danacı ( Danacı bakkal) dükkanına takar. Mahalle bakkalımız rahmetli Basri Erikçi amca "öldü gitti bir tane EYEF satmadı danaca bakkal, dükkanın duvarına asılı kaldı" derdi.
Bizim Özburun kasabasında elde kalan bir mal için, evlenmeyen erkek ve kadın için " Danacının Eyef gibi elde kaldı gitti" diye bu gün de anılmaktadır Allah geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Mekanları cennet olsun. Evvelki insanlar böyle temiz, saf, helalinden rızkını arayan insanlarmış.