Tutun Bakan, Vali,
Yönetenleri
Orta okul yılları öğlen tatilinde, babamın işyerine gidiyorum. Elimden geldiğince yardım ediyorum. Bazen işyerini bekliyorum. Babam “Oğlum geleni tut” derdi. Önceleri pek birşey anlamadım. Sonra dayanamayıp sordum. Neyi nasıl tutacağım?
Müşteriyi anlamaya çalış. Ucuz unumu, iyisinimi istiyor, pazarlık mı edecek? Babam güler yüzlü idi. Bende ona benzemeye çalışırdım. Gelenin durumuna göre memnun ederdim. Şu hesaplı, şundan on kuruş ikram edeyim. Şu zeytinyağ Gemlik Üçyıldız. Şu kristal, pirinç osmancık, trakya baldo, makarna çift kartal dil dökerdim. Gelen memnun kalırdı. Bizde iş yapardık. Belirli müşterimiz olmuştu. Daha sonra ticari hayatımda da, öğrendiklerimi tatbik ettim.
İşyerim kapalı ise, cami, iş vs. nedenlerle müşterim bizi beklerdi. Kar-yağmur olsada.
Valimiz, misafir bakan, Fakıbabayı gezdirmiş. İstiridye mantarı üretimini, Ballıpınar Çiftliğini, Alkoloid Fabrikasını göstermiş.
Fakıbaba hayran kalmış. Gülümseyen yüzüyle “Ne isterseniz destekliyeceğim. Yeterki siz üretin” demiş.
Sinanpaşa ilçesi koyunculukta bir hayli ileri idi, destek görmedi. Köylü gençleri İstanbul Pendik ve Kocaeli ilçelerine göç etti. Sürülerde bitti. Oysa her sene keçi, koyun en az yüzde seksen verimliydi.
İhsaniye’nin, Erkmen Çakırköy’ün vişnesi, cevizi Çay Sultandağın kirazı nasıl daha iyi değerlendirilir. Üzerinde durmak gerekir. Bir üreticimiz yüzlerce kaz üretip satıyor. Ona (mezbaha vs. teşviki yapılamazmı) Hindi, kaz beslenmesi ve yenmesi unutuldu, geliştirilemez mi?
Sayın Bakanımız, Türkiye’nin her tarafında sulama ağaçlandırma için çırpınıyor. Valimiz her gün bir ilçede köyde nasıl faydalı olabilirim diye uğraşıyor. Fakıbaba nutuk atmadı. Dertleri dinledi. Faydalı olanı gördü.
Valimiz Afyon’a atanınca, soyadı Tutulmaz amma tutun Valiyi dedim. “Tutun, tutunun Bakan, Vali, Belediye Başkanı çalışanı diyorum. Tutun Afyon’un derdine derman olan yöneticileri. Yönetecekleri!
Önemli olan Afyon’un çıkarı. O çıkar köy-şehir bizim içinde önemli.