Rahmetli babam; “Çocuklar gelen bayram hazırlığınızı ona göre yapın” derdi. Makamı cennet olsun, tahsil yapamamıştı, ama hayat okulunu birincilikle bitirmişti.
Bayram öncesi, Ticaret erbabı satacağı şeyleri belirleyip, temin etmelidir. çoluk çocuğun ihtiyaçları tesbit edilip gün evvel yerine getirilmelidir... şeklinde tenbihlerde bulunurdu.
Bayramlarda en güzel en temiz giysiler, ayakkabılar yeni değilse boyalı olurdu.
Ziyarete geleceklere hadiyeler hazırlanıp, mutlaka aile büyüklerine gidilir elleri öpülür. Onları memnun edecek şeker, çikolata, baklava, kadayıf vs. ağız tadı götürülür.
En iyi hediye saygıda kusur etmemek, bir emirleri olup olmadığını sormak, itaatkar olmak, olmalıdır.
Ede tatlılar, ekmek kadayıfı, baklava, tel kadayıf, revani bir kaç gün önceden hazırlanmalıdır.
Ekmek kadayıfı, nerede ise Afyon’un Türkiye çapında tanınmış milli tatlısı haline gelmiştir. Yaprak sarması (dolması) zeytin yağlı yapılmalıdır. Gelenlere bir kaç kuşbaşı et, iki üç yaprak sarması, bir parça ekmek kadayıfı (az kaymaklı) ikram edilmelidir.
Siz sağ olun “Valla yiyemeyeceğim, her yerde ikram ediliyor” demelerine bakmayın. (Önünden tabağı almayın)
Lezzetli güzel şeyler yaparsanız, hem ziyaretçiniz artar, hemde yerler. “Allah yenilen yerin bereketini artırır.”
Kolalı, boyalı içecekler yerine, vişne suyu, kaysı hoşafı, maden suyu, portakal, şeftali suyu (Kendi sıkğımızdan) ikram ediniz. Hem değişik hoş olur, hemde faydalıdır.
Siz gelenlere gülümseyerek hitap edinki onlarda size karşı öyle davransınlar.
Yoksa sıra savma (zarureti giderme) gibi ziyaretin ne yapana, ne yapılana bir faydası olmaz. Ne siz onlardan bir kurtulsak, nede şunlar kalkıp gitse düşüncesi olmamalıdır. Böyle bir ziyaretin yapılmaması daha hayırlıdır.
Ziyarette fakir akrabalarda öncelik vardır. Onların onurlarını kırmayacak şekilde armağanlar götürülmeli veya yardım edilmelidir.
Kurban Bayramında ise allah adına kurban ettiğimiz, Allah’ın rızasını kazanmak, Hz. peygamberin, Hz. İbrahim’in sünnetine uyarak kestiğimiz hayvanın etinden, fakirlere, akrabalara, komşulara dağıtarak dinimizin emrettiği yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamış oluyoruz.
Bayramla insanımız arasındaki manevi bağı, birlik beraberliği sevgi ve saygıyı perçinliyor.
Böyle kutsal günlerde güzel şeyler konuşmalıyız. Kötülük, gıybet, çirkinliklerden siyasi atışmalardan kaçınmalıyız. Geleceğe sevgiyle iyi günler umudu ve düşüncesiyle bakmalıyız.
Bir anımı anlatmak isterim.
Eskiden okullar tatil olunca, çocuklar terziye, kunduracıya, marangoza vs. imalat yapanlara çırak verilirdi.
Çıraklar işyerinde ufak tefek işlere yardımcı olurlardı.
Beni kunduracı çıraklığına, o zaman meşhur Çizmeci Halil Usta’ya vermişlerdi. Getir götür işleri yapardık. Şimdiki gibi çivi bol olmadığı için sökülen, eğrilen çivileri düzeltirdik, su taşırdık.
Öğleye ekmek, tahin-pekmez veya peynir, üzüm, karpuz (o günlerde ne bolsa) yerdik. Şimdiki gibi döner, etli pide gibi yiyecekler yoktu. Ya da biz görmezdik.
Bayram olunca birinci gün çırak (Şeyird) olarak ustamızın elini öpmeye giderdik. Öğleyin tatısıyla, tuzlusuyla bir ziyafet çekerdik, Usta, kalfaya-çırağa yaptığı işe göre şerbetlik (para) verirdi. Çevre (mendil) yün çorap hediye ederdi. Alacağımız yirmi beş kuruş için ne kadar sevinirdik. Ne mutlu günlerdi. O günler mümkün değil ama her günümüz bayram olsa ne iyi olurdu.