Tarihi yerleşime göre, halkımız, Hıdırlık, Kale eteği, Mısri Mahallesinde ev barınma sahibi olmuştur. Mevlevi ve Ulu caminin yapılmasıyla, belli aileler bu semtlere yerleşmiştir. Büyük yangından (1909) sonra bu iki caminin etrafı yenilenmiş. Hayvan yetiştiren ve kasaplar Çavuşbaş, Mısri Mahallesinde bahçeli ahırlı evlere geçmişler. Evler genelde iki katlıdır. Kendi evimizden örnek vereyim: Bizim ev, Türbe üst tarafında Can Baba çeşmesi karşısında tavanı ahşap işlemeliydi. Zeminde bir oturma odası, tuvalet kazan ocağı esvap taşı, tuvalet ve yıkanma yeri vardı.
Dedem (şehit) askerden dönmemiş. Baba annem evin yöneticisiydi. Babam amcam, annem yengem, bir kısmımız altta bir kısmımız yukarı odalarda yatardık. Yatak yorgan dolaplarda durur gece tabana serilirdi. Amcam 1940’lı yıllarda, Ankara’da Ulus çarşısında (Vehbi Koça, meşhur leblebicilere komşu) bir iş yeri açmış. Babam sucuk peynir gönderirmiş. Orada satılırmış. Babaannem bu ayrılığı istememiş, geri çağırmış.
Aile de sayı artınca, babam ayrı bi eve geçelim demiş. Önce Sinanpaşa mahallesinde, sonra Tacı Ahmet mahallesinde başka eve taşındık. İki katlı idi. Yazın kapıdaki ve üst kattaki pencereyi açar kışın kapatırdık. Yazın serin kışın sıcak olurdu. Annem babam zemin katta yatar kalkar. Yeme içme orada olurdu. Kışın saç sobamızda meşe odunu yakar kor'unu mangala alır, ısınacak yere taşırdık. Üst katta salon, misafir gezek toplantılarına ayrılmıştı. Diğer iki odada ablamlar ve biz yatardık. Sabah kahvaltısı aşağı odada yapılır. Babam dua ettikten sonra kalkardık.
Annem Kur'an dışında okuma yazma bilmezdi. Ben okuyamadım siz okuyun. Çocuklarınızı okutun. Rızk için telaş yok Allah (Ganidir) zengindir diye destek verirdi. Babam ise (Allah adamı ol) diye tembih ederdi. Merak ettim. Anlamını sordum. ''Dürüst ol helal kazan helal ye sıkıntı görmezsin'' Allah yardımcın, demekmiş.
Kurtuluş savaşında babam on iki yaşında çocuk, ot pazarı camisi karşı yuvarlakta küçük bir dükkan açmış. Kalabalık ailenin geçimini sağlamış. Yunan askerinin Afyonu işgalinde kadını erkeğiyle babam da karşı çıkmış Yunan'ı sürmüş çıkarmışlar. Ne var ki padişah emriyle.
Yunan tekrar Afyona girmiş. Babam sıkıntıyı o zaman çekmiş. Yunan zaptiyesi gelir iş yerinde ne varsa alıp yermiş. Babam pehlivan gibi dışarı çıkarır. O yine gelirmiş. Zaferden sonra zaptiye esir düşmüş, çuval giydirmişler. Toplu halde geçerken, yalvarmış. Aman dilemiş, babam bir karpuz alıp önlerine atmış. Karpuzu kırıp kabuğuyla yemişler. Sağ ol diye bağırmışlar.
Babam Atatürk'ü, İsmet Paşayı, Mareşal'ı çok severdi. Onlar bizi kurtaran derdi.
Ablalarım talibi çıktı evlendiler. Eşlerini nikah yapılırken gördüler. Eşlerinin ailesi de görümce, kaynana, kayınpeder, kalabalık ailelerdi.
Aile adedi artıyor. İçindeki nüfus azalıyor. Söz, nişan oluyor. Hemen evlilik için evi nereden tutuyorsunuz diye soruluyor. Geçim sıkıntısı derdi bitmiyor. Üniversite bitiyor iş yok. Telaş çok.