Son günlerde televizyonda İsrail Filistin Savaşı’nın yıkıcı etkilerini tüm dünya televizyonlarında olduğu gibi Türkiye televizyonlarında ve gazetelerinde de an ve an görmekteyiz. İzleyicinin dikkatini olaya çekerek okunurluğu arttırma uğruna İzleyici'nin dikkatini çeken başlıklarla verilen haberlerle savaş olduğundan daha yıkıcı daha kanlı olarak gösterilerek izleyicilerin savaş alanı ve dünya üzerinegörüşleri oluşturulmaya çalışılmakta. Macar asıllı Amerikalı iletişim bilim profesörü George Garbner, “Acımasız Dünya Sendromu” tezinde ve araştırmalarında, insanların suçla ilgili korkularının televizyonda sergilenen şiddet miktarı doğrultusunda azaldığını ya da çoğaldığını ortaya koyuyor. Garbner Televizyonu’nun toplumlarda kültürün bir taşıyıcısı konumunda yer aldığını ifade ederek, “Cultivation Theory” (ekme teorisi)’ni bir çıktı olarak sunuyor. Gerbner toplumsal yaşamda korkak insanların kolaylıkla bağımlı hale gelebileceğini ve ciddi –sert kurallarla kontrol edilebileceğini hatta güvensizliklerinden kurtulmak pahasına baskılanmayı da kabul edeceklerini dile getirerek bu şiddeti yayanın televizyonun yarattığı üzerinde duruyor. Televizyonda tasvir edilen kurgusal şiddet acımasız dünya sendromuna, yani izleyicinin gerçek hayattan ve azalan suç oranlarından kopuk, hayali bir korku/paranoya dünyasında yaşamasına yol açıyor. Böylelikle dünyayı tehlikeli bir yer olarak görmeye başlıyoruz. Korkuyoruz eve kapanıyoruz, eve kapandıkça daha çok izliyor daha çok korkuyor, sarmal döngüye giriyoruz. Buna inanmamızda en büyük etken televizyon oluyor. Yani televizyonun yarattığı paralel gerçeklik, insanların dünyayı tehlikeli ve kötücül bir yer olarak algılamalarına sebep oluyor. 1972 ve 2010 yılları arasında yayınlanan popüler televizyon programlarını kapsayan çalışmada Kojak, Hawaii Five-O, Hill Street Blues gibi dizilerin yanı sıra House MD ve Law&Order gibi Türk izleyicisinin tanıdığı diziler de var. FBI suç istatistiklerini ve kamuoyu anket verilerini kullanan çalışma, televizyonda saat başı gösterilen şiddet sahnelerinin çoğalmasıyla insanların karanlıkta yürümekten korkmalarının dahi paralel olabildiğini ispatlıyor. Günümüzde her ne kadar televizyonun yerini yeni Medya’nın çok etkileşimli yapısı almış gibi görünse de gerek televizyon gerekse yeni medya’ da yer alan haberler ve görüntülerle birlikte araçların kitleleri uyuşturma aracı olarak kullanılması değişmez bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor.>>EVREN ATCI