Bugün hem kafe havası hemde akademik sohbetlerin yapıldığı her yaştan bireyin rahatlıkla gidip gelebildiği şiir, edebiyat, tarih söyleşilerinin Üniversite hocaları ve öğrencileri başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin katımıyla gerçekleştirdiği milli kültürün aktarım mekanlarından olan Türk ocaklarından bahsedeceğim. Osmanlı Devleti’nin üç kıtaya hükmeden bir devlet olması içerisinde birçok milleti ve etnik topluluğu barındırmasını beraberinde getirmişti. Osmanlı Devleti’nin her ne kadar kurucu unsuru Oğuz boyundan gelen Türk ırkına mensup bir aile olsa da zamanla fetihlerin hızlanmasıyla birlikte birçok toprak kazanılması devlet içerisine kazanılan topraklardan birçok farklı etnisitenin de girmesine yol açmış. Osmanlı Devleti’nin yönetim yapısında içerisinde barındırdığı milletlere asimilasyon politikası uygulamayarak kendi kültürlerini yaşamalarını serbest bırakması Devletin eski gücünü kaybetmesine yol açarken Fransız İhtilali sonrasında tüm dünyaya yayılan milliyetçilik akımı etkisiyle etnik kökenli isyanların çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Osmanlı çok uluslu yapısı nedeniyle bu fikir akımından olumsuz etkilenirken yaşanan gelişmelerle tarih sahnesinden silinirken kurucu unsuru Türk olan Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş. Genç Cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türk milliyetçiliği etrafında devlet yapılanmasını kurmuştur. İlk filizleri 190 Tıbbiyeli tarafından kurulan Türk Ocakları ise Kurtuluş savaşında cephede yerini aktif bir şekilde alırken Tıbbiyeleliler tarafından geliştirilip olgunlaştırılan ve Cumhuriyet’in kurucu fikri olan Türk milliyetçiliğini savunan Türk Ocakları Türk milletinin var olması ve var kalması esasına dayanır. Türk milletinin, kendisini tarif eden maddî-manevî kültür değerleri ile milletler ailesinin eşit haklara sahip bir üyesi olarak haysiyetli, şerefli, mutlu bir millet olarak yaşaması, yaşatılması gayesini güder. Milletlerin şahsiyetleri, tarih içinde işlenip gelişen millî kültürleri olduğundan günümüzde de Türk Ocakları, hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmadan bir “millî kültür ocağı olarak görev yaparak. Türk’ün ocağını tüttürmek için her çeşit fikir-kültür faaliyetini yapar veya destekler. Türk Ocaklılar, Hamdullah Suphi’nin dediği gibi, “Türk’ün gören gözü, duyan kulağı, uyanık vicdanı” olmak zorundadırlar. Günümüzde de Türk Ocakları çağın gereklerine uygun olarak başta gençlerin sosyalleşme alanı olurken milli kültürü okuyarak tanıtabildikleri üniversiteden akademisyenlerle buluşabildikleri yapısıyla Türk milletine hizmet etmektedir.