Bir gün padişah vezire sorar vezir.
İstanbul'da evliya var mı, aman padişahım.
İstanbul evliya yatağı evliya bulunmaz mı hiç der.
Öyleyse birkaç tanesini ziyaret edelim der " Padişah " Vezir'ine tabi, Sultanım nasıl arzu ederseniz der ama biz tebdili kıyafetle dolaşalım. Efendim deyip.
Vezir ve Padişah köylü kıyafetine girip yola çıkarlar önce mısır çarşısına girerler orada bir kumaşçı, dükkanına girip.
Selam verirler dükkan sahibi büyük bir edeple selamı alır ve müşterilerine hoş geldiniz, safa geldiniz, maşallah. Allah'ın ne güzel kulları var.
Buyurun efendim der Vezir biraz kumaş lazım olduğunu ve kumaş almaya geldiklerini söyler, kumaşçı hangisinden alacaklarını sorar.
Vezir topların yarısından fazlasını indirtir, kumaşçı Allah'ım senin ne güzel kulları var sana şükürler olsun der, ve kumaşları kesip paket yapar, ücretlerini hesap edip kağıda yazar. Vezire uzatır.
Bu sefer, Vezir der ki biz bunları almaktan vazgeçtik çünkü kumaşları beğenmedik, kumaşçı büyük bir teslimiyetle hay, hay efendim deyip, büyük bir memnuniyetle müşterilerini uğurlar.
Kumaşçı paketlenmiş kumaşlarını bir kenara koyar. Padişahla, Vezir, Beyazıt meydanına çıkarlar.
Orada meydanda bir karpuzcu elinde sopayla karpuz, karpuz, diye bağırır padişahım şimdi bu zattan karpuz alacağız ama hemen almayın, birisini alıp diğerini bırakın, bir diğerine elinizle vurun, tek, tek, karpuzların hepsini elden geçirin ama uzun zaman onu meşgûl edin der,
Padişah denildiği gibi birini alır diğerini bırakır birini sıkar diğerine eliyle vurur. Karpuzcu da göz ucuyla müşterisini takip eder bakar ki, ellemediği, sıkmadığı, karpuz kalmaz.
Karpuzcu elindeki sopayı göstererek, bana bak der alacaksan bir tane al ve git karpuzları fazla oynama, ha beni de kumaşçı gibi zannetme.
Padişah olduğunada güvenme der, Padişah sus, sus, bizi deşifre etme der, acele, acele bir tane karpuz alır parasını öder ve oradan ayrılırlar.
Vezir şimdi de. Süleymaniye'ye gidelim, Efendim orada size daha ne Allah dostları, Evliyalar göstereceğim der.
Padişah vezire der ki, Vezir bu kadar kâfi şimdi gidelim şu kumaşçıya, kumaşçının parasını ödeyelim der, tekrar kumaşçıya gidip.
Selam verirler kumaşçı yine aynı teslimiyetle selamlarını alır, buyurun efendim der. Allah'ın ne güzel kulları var buyurun der, Padişah biz yeniden karar verdik o kestirdiğimiz kumaşları almaya geldik deyip.
Parasını verir kumaşları alırlar, tam dükkandan çıkacakları anda, kumaşçı ellerini şöyle havaya kaldırır ve duaya başlar.
Ya Rabbi sana hamdolsun bugün iki defa dükkanıma. Padişahı gönderdin, der ve şükreder.
Padişah bu hal karşısında döner vezire biraz şaşkınlık biraz mutlulukla. Vezir anladım bu iki zatın ikisi de evliya, ama hangisi üstündür acaba.
Vezir akıllı şöyle cevap verir "Padişahım ben hangisinin üstün olduğunu bilmem ama herhalde"
(Lâftan anlayanlara kumaşçı gibisi).
(Lâftan anlamayanlara da Karpuzcu gibisi lâzım der).