Oruç hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç olarak gelir.Onu iyi tanımak gerekir.Oruç boş bir çerçeve olarak veya bir mevsim gibi sadece tabiatın bir parçası olarak gelmedi.Nefse dur demeyi öğreterek, yasaklardan korunmayıda beraberinde getirdi.Dolu geldi.Giderken de dolu gidecek.Onu tutmakla asıl maksadın aç ve susuz kalmak olmadığını, aksine yüce Allah’a ulaşmak olduğunun bilincinde olmalıyız.Her yılın orucu, amel defterine, sabırla ve meleklerin üslubuyla işlenmiş bir sayfa, bir yaprak gibi eklenir.Büyük hesap gününde, şüphesiz amel defteri, en büyük şahitler arasında, günah ve sevap araştırmacıları olarak görünecektir.Sanmayin ki, oruçta sadece siz susar, siz acıkırsınız.Oruç da susar, oruç da acıkır.Çünki oruç da canlıdır, diridir.İçmeye kanamadığı su, ‘Kur’an Sesi’ , acıktığı doyamadığı ‘Namaz dır’.
Orucun iftarı müminin kalbidir.Yalnız insan orucu özlemez, oruç da insanı özler.Ramazan ayı gelince insana acıkır, koşar.Öyleyse oruca yiyecek taşımalı, su sunmalı, lambasını yakmalı ki geldiğinden daha zengin gitsin…