Kişilik ve karakter özelliğini anlatan edep; insana ar ve utanç verici hallerden muhafaza eden davranışları gösterir. Edep var olduğu bünyeyi maddi ve manevi huzura erdirir. Edepli insan her zaman, nerede nasıl davranacağını bilir ve o şekilde hareket eder. Hatta yapılmaması gereken bir davranıştan refleks olarak kaçar. Böylece kişi yanlışlığa düşmekten kurtulur; utanacağı şeylerden uzak kalır. İslamiyet’in gelişinden sonra bilim, şiir gibi konular, sırf insanı edebe yönelttiği, ona zarafet kattığı için, ilm-i edep, bununla ilgilenen kişilerde edip olarak anılmaya başlamıştır. Bu isimlendirme edep anlayışının din kaynaklı olduğunu gösterir. Hz Mevlana “Kur’an’ın manası ayet ayet edepten ibarettir” mısrasını bu bağlamda söylemiştir.
Edebin iki kısmı mevcuttur. Nefsi ve Dersi. Nefsi olan edep, kişilik özelliğini yansıtan ahlak ve terbiyedir. Dersi olan edep ise insanın amellerini düzenler. İnsanın tavırlarındaki nezaket, zarafet nasıl görünür bir şey ise, sözlerindeki güzellik ve incelik de ayni şekilde edep sayesinde bilinebilen, hissedilen hale gelir. Toplumları derinden etkileyen tasavvuf , baştan sona edep üzerine kurulmuştur; adab-u erkan, adab-u usul olarak…
Yazıma güzel bir beyitle devam etmek istiyorum.
“Edep bir tac imiş nur-ı Huda’ dan
Giy ol tacı emin ol her beladan”
Günümüzde edep içeren “karakter disiplini” diyebiliriz. Bu disiplin, toplum içinde kişilerin birbirlerine karşı takınmaları gereken tavırlarını gösterir ; düzenler. Bence dilin edebinden daha çok, nefsin edepli olması önemlidir. Yani dilimizi güzelleştirmeden evvel, ahlakı güzelleştirmek gerekir. Bunun yolu saygı , adalet ve özgürlük gibi değerlerimizi benimsemekten geçer. Çağımız maalesef edebini kaybetmeye yön tutmuştur. Hemen hemen çoğu kişi nefsine uymuş, mal, mülk, makam sarhoşluğun dan başı dönmüş gibidir. Nezaket, terbiye, utanma, hepsi neredeyse kaybolmak üzere. Edep insanın ziynetidir, unutulmamalı yok olmamalıdır. Farkında olmalıyız ki; edebini yitirmiş bir insan, toplum içerisinde tehlikeli bir virüs gibidir…