İnsan toplumsal ve sosyal bir varlıktır. İslam anlayışına göre ideal insan, kendini toplumdan izole etmiş, dünyaya ve hayata sırtını çevirmiş münzevi yaşayan insan değil, bir toplum içinde yaşayan, dünya hayatını olumlu ve olumsuz şartlarıyla yüz yüze gelen hayatla ve dünya ile hesaplaşan, hayatı, dünyayı, toplumu ve devleti, Allah’ın iradesine ve insanlığın en yüksek mutluluğuna uygun kılma çabalarına katkıda bulunan, nihayet başkaları içinde yaşayabilen ve onlardan gelebilecek sıkıntılara sabırla katlanarak birlik ve beraberlik içinde yaşayan insandır. Bu sebeple İslamiyet, yalnız bireysel hayatla ilgili değil, toplum ve devlet düzeniyle ilgili olarak da önemli ilkeler koymuş olup bunlar içinde ahlaki olanlar geniş yer tutar. İslamiyet’in, toplum dizeyindeki ahlaki olan ilkelerin başından birlik beraberlik, (tasada, kıvançta bir olmak) sevgi, saygı, kardeşlik ve dostluk gelir. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde Müslümanların kardeş olduğu belirtilerek onlar arasında güçlü bir sevgi saygı bağı kurulması ön görülmüştür. Ünlü Müslüman düşünür FARABİ (ö:950) Fusülü’l – medeni adlı ahlak ve siyaset kitabında; bir ülkenin bireylerini ve nesillerini bir araya getirip kaynaştıran en önemli güç sevgi, saygı, yardımlaşmadır. Toplum sevgi saygı, yardımlaşma ile kaynaşır, adaletle yaşar. Sevgi, saygı ya doğal ve kendiliğinden olur (ana ve babanın evlatlarını sevmesi, evlatlarının da ana ve babalarını sevmesi, sayması gibi); ya da irade ile olur. İrade ile olan sevgi, ancak (başta Allah’a iman olmak üzere) insanların ortak inançlarda ve (adalet, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, edep, hayâ) gibi faziletlerde birleşmeleriyle mümkündür. Bu sebeple birbirini seven ülke insanları, kendileriyle birlikte sevdikleri diğer insanların yarar ve mutluluklarını olduğu gibi; felaket anlarındaki zor durumlarını da düşünerek sanki o felaketler kendilerine gelmiş gibi onların yardımlarına koşarak yaralarını sararlar. Böylece aralarındaki birlik ve kaynaşma daha da artar.
Türk milletimizin yakın tarihteki Çanakkale destanımızda kurtuluş savaşı destanımızda, Kıbrıs destanımızda, birlik beraberlik içerisinde nasıl destanlar yazdı isek, Güney doğu Anadolu’muzdaki son deprem felaketinde de Allah’ın izniyle birik beraberlik içerisinde, yardımlaşarak yaralarımızı saracağı inşallah. Kur’an-ı Kerimde ve hadislerde sevginin gelişip yaygınlaşması için insanların birbirine iyilik ve ikramda bulunmaları emredilmiştir. Sevginin en yüksek derecesi ise, ben merkezli anlayışı aşarak, ondaki iyilik, erdem, güzel huy ve yeteneklilik gibi üstün nitelikler ve insan olduğu için sevmektir. En yüksek sevgi Allah sevgisi ve Allah için sevgidir. İslam ahlakında “Allah için sevgi” deyimi aynı zamanda karşılıksız sevgiyi ifade eder. Bir hadisi şerifte: “Müminler birbirini sevmekte, birbirine şefkat ve korumakta, herhangi bir organı rahatsız olduğunda diğer organları da acı çeker, hummaya tutulan bir vücut gibidir.” Başka bir hadiste de: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez, yalan söylemez onu sıkıntıda bırakmaz. Her Müslümanın diğerine namusu, malı ve kanı haramdır.
Takva işte buradadır. Bir kimsenin Müslüman kardeşini hor görmesi kendisine yapacağı kötülük olarak yeter.” insanlar arasında esas olan sevgi ve kardeşlik olduğuna göre herhangi bir Müslümana karşı düşmanlık duygusu besleyip düşmanca davranmanın İslam ahlakı bakımından asla onaylanmayacağı açıktır. Kur’an-ı Kerim’in (fussilet suresi: 41/34) suresinde “ yapılan iyiliklerin en kötü düşmanlıkları bile sıcak dostluklara çevireceği” ifade edilmektedir. Akıllı bir insan kötülüğe kötülükle karşılık vermez, küfür ve hakareti silah olarak kullanmaz. Günümüzde, içinde bulunduğumuz toplumumuzun en çok ihtiyacı olan (İslami ahlak erdemlerinden olan ve birbirimizde bağlayan) birlik beraberlik, sevgi, saygı, kardeşlik ve dostluk erdemidir.
Allah, aziz Türk milletimize, birlik, beraberlik, sevgi, saygı, kardeşlik ve dostluk; içinde yaşamayı nasip eylesin; Allah, her türlü afatlardan bizleri korusun inşallah.