Günün can alıcı konusu Coronavirüs tüm gücüyle insanlığın en önemli konusu oldu. Olmayada devam edecek.
Böyle bir konunun dışına çıkma amaçlı, sulak alanlar konusunu köşemize alıyoruz.
Toprağa hayat veren güç su. Onun içinde sulak tanımı yaptığımız, suyu bol bölgelerin verimliliği fazladır. su kırsal ve sulak ayrımının farkınıda ortaya koyar.
Gazetemizden bir haber. Eber Gölünde kamışları yakanlar, drone ile tesbit edildi. Bilim, teknoloji insan aklıyla yönlendirilirse, mucizevi sonuçlar ortaya çıkıyor. İşte! örnek Drone tesbitidir.
Eber Gölünü 1960 yıllara kadar sürekli yaptığımız avcılığımız nedeniyle iyi biliriz. Kış mevsiminde Kuzeyden - Güneye göç eden yaban yeşil başlı ördekleri, yaban kazlarını avlamaya hem de Eber Köyünde bir - iki akşam yatmak kaydıyla ava giderdik. Çok güzel av yapma şansını da yakalardık.
Göl ara, ara üstü açık su birikintileriyle kaplıdır. Her taraf kamış ormanını andırırdı. Kamışlar arası kanallarla gölde dolaşılır. Yerli kayıkçılar rehberlik yapar, sırıklarıyla sandalı yüzdürürlerdi. Su yollarını da iyi bilirlerdi.
Yine o tarihlerde gölün yıllık balık tutma, gelir elde etme işi, ihale ile müteahhitlere verilirdi. Müteahhitin adamları balığı tutar, anlaşma gereği müteahhide teslim eder, parasını alırdı. 2-3 defa gölde gördüğümüz, bir defasında saçı-sakalına karışmış, kamışdan yapılmış kulübelerinde çadırda yaşayan, karaya ancak ihtiyaçlarını elmak için haftada, ayda bir çıkan, Kazakistan’dan müteahhitle çalışmak üzere gelen Kazakları da görmüş ve tanımıştık.
Kazakların göl yaşantısı derseniz ayrı bir yazı konusudur. Saç - sakal birbirine karışmış, iri - yarı merhabadan başka 3-5 Türkçe kelime ancak bilen Kazaklar, adeta kutuplarda yaşayan Eskimoların benzeri bir yaşantı sürdürürlerdi Eber Gölü’nde.
Günümüzde Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biris olan Eber için elden gidiyor, Eber’in tabanında milyarlarca dolarlık torf bulunuyor diye ahkam kesenlere, buradan doğayı, Eber’i bilmiyor ve tanımıyorsunuz diye seslenmek istiyoruz. Sizler ancak ahkam kesiyorsunuz.
Yazımızın ana konusu, küçük çıkar için, milli kaynaklara büyük zararlar veren, ormanlarımızı, kamışlıklarımızı yakanlar tarihi değerlerimizi yıkanlardır.
Değişen, gelişen, değişim geçiren Türkiyemizde, artık kafaların içindeki düşüncelerde değişmek zorundadır. Jandarmamızın operasyonlarda başarıyla kullandığı Drone’ler değişimin, gelişimin en güzel örneğidir.
Yaktım, yıktım yanıma kaldı. İstediğimi, çıkarımın gereğini elde ederim dönemi, mutlak bilim, teknoloji ve akıl karşısında yenik düşmeye mahkumdur.
Sulak alanlarımızı kamışlıklarımızı, ormanlarımızı, tabii, tarihi, kültürel değerlerimizi, bizden sonrası nesillerimize, emanet etme sorumluluğumuz vardır. Yeri geldiğinde yerine getirmeliyiz.