Değerli gönüldaşlarım
Gelin kaybolan değerlerimize dokunup vicdanımızda empati kurarak kendimizi hesaba çekelim.
Ne dersiniz?
Gerçek şu ki okumayı sevmeyen bir toplumuz.
Okumayız ama milletin cahilliğinden bahsederiz.
Alim ile bileni karıştırmada üzerimize yoktur. Bilgiyi öğrendiğimizi kabul ederiz ama eğitim almadan şahsiyet kazanmamış bilgiyle ahkam kesmeye çalışırız. Şahsiyetsiz bilgiyle insanlara mesaj verme ükalâlığına soyunuruz adeta.
Kimseyi sevmeyiz ama herkes bizi sevsin isteriz.
Çeyrek ekmek gibi çeyrek Müslümanlık isteriz. Sünnetti bir yaşam biçimi değilde, bir ameliyat ismi olarak görüyoruz.
Yenildiğimizde kaybettiğimizi görmeyecek kadar kör, duymayacak kadar sağırdır. Dirilişi Ayet ve Hadislerden değil, dizilerden bekleyecek kadar da gafilizdir aslında.
Faizi biz alır, zinayı biz yapar, kumarı biz oynar, çocuğu biz döver, hanıma biz bağırırız ama suçu şeytana atarız.
Başı açık kendini modern, başı örtülüyü bağnaz görür ama aklın bir bez parçasına indirgenmesinin yanlış olacağını idrak edemez.
Başörtülü başını kapatır ama diğer yerlerini açmada beis görmez. Hanımımıza bakılmasın isteriz ama biz başkalarının hanımına veya kızına bakmada beis görmeyiz. Örtünmemiz daha fazla görünmek içindir. Giyiniriz ama daha fazla çıplak olan taraflarımızın farkına varmayız. Peygamber efendimiz (s.a.v)bunlara (Kasıyatün ariyatun) yani giyinik çıplaklar diyor. “Onlar cennetin kokusunu bir aylık mesafeden bile alamayacaklar.” Ne kadar acı değilmi?
Buna rağmen dinimizi sorduklarında; Cevabımız elhamdülillah Müslümanız olur. Eee madem Müslümanız ölçümüz Allah’ın ayetleri, Peygamber efendimiz sallallâhu vesellemin hadisleri değilmi? Bu konuda peygamber efendimiz (s.a.v) “Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkasına yapmayın” demiyor mu? Neyse.
Mevzuyu uzatmadan empatimizi tamamlayacak olursak neler kaybettiğimizi siz hesab edin saygılarımla