Sevdiklerinden ayrılmanın, her gün hasretlik ve özlem çekmenin sebebi olan tek şeyin adıdır Gurbet... Gurbetlik...
Uzun yıllarımı aldın götürdün,
Bu beden bu yükü çekmiyor Gurbet.
Umudu hevesi sildin bitirdin,
Özümden hüzünün çıkmıyor Gurbet.
Güneş üzerinde başka batıyor,
Riyakârlar sende mekik atıyor,
İnsanlar insanı ucza satıyor,
Kimseler kimseyi takmıyor Gurbet.
Ayar tutmam dağılmışım sarkarım,
İçimde bir stres senden ürkerim,
Güllerine dokunmakdan korkarım,
Gülün bile sahte; kokmuyor Gurbet.
Yıllarca uğrunda akıttık teri,
Görmedim yoluna konulan seri,
Bulamadım sende sözünün eri,
İnsanlar yalandan bıkmıyor Gurbet.
Gazi ne söylesin şaştı arada,
Bir Fransa bir Türkiye Sırada,
Cismim üzerinde ruhum orada,
Dönüp arkasına bakmıyor Gurbet.
Bir insan düşünün. Doğduğu, büyüdüğü, şehirden uzaklaşarak bin bir türlü sebeple uzaklarda yaşamayı tercih eden Bir Anadolu insanı.
Memleketinden, ata yurdu topraklarından, çocukluk anılarıyla büyüdüğü, acısıyla, tatlısıyla yaşadığı yerlerden koparak hiç tanımadığı bir
Ülkeye gitmeye karar veriyor. Ve çeşitli nedenlerle güzellim memleketinde, hasret duygularını bir tarafa bırakarak ayrılıyor sevdiklerinden. Tüm bu güzellikleri bir gün arayacağını düşünmeden Fransa’da kendini buluyor. Ardında Ailesini, samimi insanları, birlik ve beraberlikleri dostlukları, arkadaşlıkları ve o günlerdeki bıraktıklarını bulamayacağını bile bile gurbeti seçiyor.
Bir hayal bir ümit bir traktör parası kazanmak veya küçük bir ev parası için. Büyüklerimizin dediği gibi; arkada kalanların gurbettekinin hasretiyle yanıp tutuşan yavuklusunu bekleyenlerin deyişiyle “kör olası, yok olası gurbet. Neticede insanın her şeyini alıp götüren bir boşluğun içinde kimsesiz, yalnızlığa terk eden bir olgu.
Bu duyguyu içinde bir Gün döneceğini hesaplar durur gurbetçi, umudunu kaybetmeden yaşar.
Nihayetinde Gurbet ele on bir ay mahkûm olur...
Bir ay vatanında kalabilmek için yedinci ayı iple çeker.
Öz yurduna geldiğinde hasret ile sararmış solmuş benzinin farkına bile varmadan ya gavurcu diye yaftalanır, yâda gurbetçi.
Bir ay kaldıktan sonra yine bir hüzün düşer payına
Ayrılık rüzgârı eser en derinden.
Bu nakarat böyle sürer gider gurbetçinin hayatında.
Tahta valizle gittiği gurbetten tahta tabutla sonuçlanır hayatı.