Melike Hatun Camii
Bu defa ki Samsun - Ankara ziyaretimiz. Kışa denk geldi. Gerçi Samsun 15-16 derece sıcaklıkta bahar havası yaşattı. Dolayısıyla boş oturmadık. Batısından doğusuna gezilerimiz oldu.
Samsun dönüşü. Oğlum Hakan, sizi Ankara’ya ben götüreyim dedi. Peki dedik geldik. Boş duramıyor. Müzeler, camiler, türbeler, bir hayli dolaştık. Hakan devamlı fotoğraflarını alıyor. İnşaallah ilerde Afyon’da bir fotoğraf sergisi açarız.
Ankara’da son yıllarda iki büyük cami yapılmış. Diyanet Camii’ne oğlum Alpay bir Cuma namazına daha evvel götürmüş görmüştük.
Bu defa Hakan’la Melike Hatun Camii’ne gireyim istedim. Daha önce Ulus’a geçerken geriden görmüştüm.
Melike Hatun Camii; elli bin metrekare bir alanı kaplıyor. Osmanlı mimarisi hemen göze çarpıyor.
Ana kapıdan girişte Melike Hatun ismi büyükçe yazılı kapı bitişiğinde Caminin Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile yapıldığına dair bir levha var. Bu alanın cami ile değerlendirilmesi düşünülmüş.
Cami kubbesi çapı 27 metre, yükseklik 43 metre, minareler (4 adet) Marmara taşı ile yapılmış. 16 mermer kitabe var. Cami 7 bin kişi kapasiteli, altında 5 katlı otopark (bin araçlık) 3600 m2 kadınlar yeri, 12000 m2 fuaye alanı var.
Camide bir ana giriş, iki hünkâr mevt, iki yan, oniki minare ve bir insan giriş kapısıyla 38 pencere kepengi var.
17 son cemaat kubbesi olan caminin, kapılar üzerinde altın varak, sedef bağ ve fil dişi işlemeler var.
Mimarı Hilmi Şenalp, İstanbul Ataşehir ve Tokyo camisini de yapmış. Melike Hatun o iki caminin devamı niteliğinde, Ataşehir Camisini baharda görmüştüm.
Cami altında sosyal faaliyetler için yerler düşünülmüş, alışveriş alanına yer ayrılmamış.
Kütüphane, müze, sergi salonu (kitap kafeler) geleneksel sanatlar sergileri için bölümler var.
Melike Hatun Kimdir? düşüncesi zihnimi kurcaladı. Orada anlatacak ehil birisi yok. Bereket Hakan’ın bir arkadaşına rastladık. O bizi aydınlattı.
“14. asırda yaşamış, dine hizmet eden varlıklı bir hanım. Hacı Bayram Veli’nin ders verdiği Medreseyi yaptırmış. Hatuniye Medresesi, İnebey Subaşı hamamı gibi eserler bırakmış.”
Merak bu ya! Erinmedik. Ankara Kalesine giden yokuşları tırmandık. Hacı Doğan Mahallesi Taşçılar Sokakta bahçe içinde (bir kısmı işyeri olarak zaptedilmiş) veran kabrini bulduk. İnanın baba oğul üzüldük. Bu camiyi yaptıranlar, yardım edenler, bu kabrin etrafını açamazlar mıydı? Kabri camiye nakledemezler miydi? Hiç mi düşünmediler?
Şadırvan ise adeta sonradan eklenmiş gibi duruyor. Mermerler pırıl pırıl ama şekil olarak camiye yakışmamış. Keşke Afyon mermercilerine havale etselerdi diye düşündüm.
Cami bahçesinin misafirleri bu kış gününde güvercinler toplu halde inip kalkıyorlar. Bu hal bana İstanbul Eminönü’nde Turhan Sultan (Yeni Cami) camisini hatırlattı.
Hayır eden, hayır bulsun duasıyla ayrıldık.